Peygamber efendimiz Hazreti Ali'ye buyurdu ki: "Ya Ali! Altı yüz bin koyun mu istersin, yahut altı yüz bin altın mı veya altı yüz bin nasihat mı istersin?" Hazreti Ali dedi ki: "Altı yüz bin nasihat isterim." Peygamber aleyhisselam buyurdu ki: "Şu altı nasihate uyarsan, altı yüz bin nasihate uymuş olursun. 1. Herkes nafilelerle meşgul olurken, sen farzları ifa et. Yani farzlardaki rükünleri, vacipleri, sünnetleri, müstehabları ifa et. 2. Herkes dünya ile meşgul olurken, sen Allahü tealayı hatırla. Yani din ile meşgul ol, dine uygun yaşa, dine uygun kazan, dine uygun harca. 3. Herkes birbirinin ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarını ara. Kendi ayıblarınla meşgul ol. 4. Herkes, dünyayı imar ederken, sen dinini imar et, zinetlendir. 5. Herkes halka yaklaşmak için vasıta ararken, halkın rızasını gözetirken, sen Hakk'ın rızasını gözet. Hakk'a yaklaştırıcı sebep ve vasıtaları ara. 6. Herkes çok amel işlerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlaslı olmasına dikkat et!" Hazreti Ali doğduğu zaman, Peygamber Efendimiz geldi. Mübârek parmağı ile, mubârek ağzının suyundan alıp, Hazreti Alî'nin ağzına sürdü. Bu sebeple her sözü hikmet oldu. İlmi kemâlde oldu. Af, kudret, saadet ve kerâmet sâhibi oldu. Hem zafer ve nusretin sultânı oldu. Zühd, takvâ, vera', fadl, kerem ve bütün güzel huyları topladı. Adını da Ali koydu. Dedi ki: Allahü teâlâ bunun adına Ali dedi. Annesi adına Haydar dedi. Zîrâ rüyada onu aslan olmuş gördü. Resûlullah ayrıca "Allahın aslanı" dedi ve hem Aliyyül Mürtedâ budur, buyurdu. Mubârek elleri ile kendisi yıkadı. Mubârek başından sarığını çıkarıp, ikiye böldü. Bir bölüğünü başına bağladı. Bir bölüğü ile bedeninin yaşını sildi. Böylece mü'minlerin başlarının tâcı oldu. Ona nasîb olan bu saadet, eshâbdan kimseye nasîb olmamıştır. Âişe-i Sıddîka rivâyet eder: Bir gün Server-i âlem Efendimiz oturuyordu. Hazreti Ali gelip, geçti. Buyurdu ki: Yâ Âişe! Bil ki Ali Arabın seyyididir. Ben dedim ki: Yâ Resûlallah, sen değil misin? Buyurdu ki: Ben cümle insanların seyyidiyim. O Arab kavminin seyyididir.