Büyüklüğü hakkında herkes hemfikir

A -
A +

Dün, İkinci Abdülhamid Han'ın hüzün verici bir şekilde tahttan uzaklaştırılmasından bahsetmiştik. Bugün de biraz şahsiyetinden bahsedelim... Sultan Abdülhamîd Han'ın büyüklüğü, üstün meziyetleri hakkında yerli yabancı aklıselim olan herkes hemfikir. Şahsiyeti hakkında İngiliz Koramirali Sir Henry Woods hatıratında bakınız ne yazmaktadır: "Bana göre Sultan Abdülhamîd, gelmiş geçmiş Osmanlı pâdişâhları arasında en müstesna mevkii işgal edenlerden biridir... Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan beri gelen en başarılı hükümdarlardandır. Çok sakin ve gösterişten uzak bir hâlde yaşardı. Bir mes'eleye çözüm ararken, mütehassıslarını dinler, ancak onların fikirlerine esir olmazdı. Eğer Sultan Abdülhamîd Han olmasaydı, devleti akıllıca idare etmeseydi, devlet çoktan yıkılmış olurdu. Sultan Abdülhamîd düşürülmeseydi, Birinci Cihan Savaşı patlamayacaktı. Aksini farz etsek bile Sultan, Türkiye'yi tarafsız bırakacak ve harbden sonra hiç yıpranmamış bir Türkiye, yıpranmış devletler arasında sivrilecekti. Avrupa basınını günü gününe ve mühim kitapları yayınladıkları aynı yıl tercüme ettirip, okur veya okuturdu. Bu şekilde 6.000 kitap tercüme ettirmiştir ki, defterler hâlinde kütüphanesinden çıkmıştır. Sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalışarak pek az uyurdu. Halifelik sıfatına, diğer pâdişâhlardan çok daha ehemmiyet vermiştir. Dünyânın her tarafındaki Müslümanlarla meşgul oldu. Gerçek aile babası, çocuklarına düşkün, onları iyi terbiye eden, hoşsohbet bir hükümdardı. Orduyu kullanmaya azmetseydi, hiçbir kuvvet onu tahtından indiremezdi. Ama buna yanaşmadı. Zâten savaşa ve kavgaya değil, ince diplomasiye inanırdı..." Sultan Abdülhamid Han körü körüne taklitten hoşlanmazdı. Batı medeniyeti hakkında şunları söylemektedir: "Avrupa'nın bilim ve teknolojisini daima takdir ettim. Fakat Hristiyanlığı ve Hristiyanlık kültürünü hiçbir zaman Müslümanlığa tercih etmedim ve üstün taraflarını da görmedim. Marifet, bu medeniyeti kendimize uydurabilmektir. Ben bu medeniyetin iyi taraflarını sarayıma da getirttim." Abdülhamid Han zamanın ilim adamlarına ve evliyasına hürmet ederdi. Onları saraya çağırır görüşür, çeşitli ihsanlarda bulunurdu. Çok dinî kitap dağıttı. Onun bu hizmetleri sayesinde Anadolu'nun ücra köşelerindeki mektep ve medrese talebeleri kitaplara ulaşabildiler. Abdülhamid Han İslamiyetin emirlerine uymak hususunda çok titiz idi. Joan Haslip isimli İngiliz yazar diyor ki: "Hiçbir yabancı devletin baskısı, Abdülhamid'i İslamiyetin emirlerine uygun olmayan bir reformu yapmaya ve imtiyazı vermeye asla mecbur edemezdi." Abdülhamid Han hiç abdestsiz yere basmazdı. Yatagının basında dâimâ temiz bir tuğla bulundurur yataktan kalktığında çesme mahalline kadar abdestsiz yere basmamak için bununla teyemmüm ederdi. "Bunca Müslümanın halîfesi olarak, biz sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, ümmet-i Muhammed bundan zarar görür!.." derdi. Abdülhamid Han, aynı zamanda feraset ve hâl sahibi bir şahsiyettir... Beylerbeyi Sarayında nöbet tutan bir polisin o gece çocuğu dünyâya gelecekmiş. Birkaç çocuğu daha var. Ailesi kalabalık. İttihatçılar zamanında her şey pahalı. Geçim sıkıntısına düşen Polis bunalıma girer. "Böyle sıkıntı, felaket içerisinde yaşamaktansa, yarın sabah nöbeti teslim ettikten sonra, rıhtımdan kendimi denize atıp öleyim, bu sıkıntılı hayattan kurtulayım" diye karar verir. Sabahleyin, tam nöbeti teslim etmeye birkaç dakika kala sarayın üst katından pencere açılır Sultan Abdülhamid seslenir: "Evlat, evlat, al şu keseyi" diye yukarıdan bir kese altın atar. "Bu sana hediyyem olsun. Çoluk-çocuğuna sarf edersin. Sakın intihar etmeye kalkışma, intihar çok büyük günâhdır" der. ------------------------------------------------- Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.