Dün, bilerek veya bilmeyerek yapılan bazı yanlışlıklar sebebiyle halkımızın camilerden uzaklaştırıldığını, camilerin boşaltıldığını bildirmiştim. Bugün, bu yazıma gelen bir tepki faksına yer vermek istiyorum. Gelen bu faksta, gidilecek cami kalmadığı, zaten namaz kılmak için buna da lüzum olmadığı bildirilerek özetle şu görüşlere yer verilmektedir: "Önce şunu ifade edeyim, söylendiği gibi camiler, 'Allah'ın evi' değildir. Eğitimden askerliğe her türlü sosyal faaliyetin yapıldığı bir toplantı yeridir. Bu toplantı yerlerinde ibadet de edilebilir. Cemaatle namaz kılmak için toplanmak şart değildir. Sadece Cuma ve bayram namazının cemaatle kılınması şartı vardır. O da, en az üç kişi ile kılınabilir. Bu üç kişilik cemaat nerede oluşursa Cuma orada kılınabilir. Cemaat oluşmuşsa evde, iş yerinde, bağda-bahçede, piknik yerinde Cuma kılınabilir. İşin dini esası budur; gerisi örf ve alışkanlıktır. Ayrıca camilerde, süsleme ve dört halifenin isimleri konulduğu için, bidat ve şirk unsurları bulaşmıştır. Bunun için bugünkü mescitlere gitme değil gitmeme mecburiyetimiz vardır... " Bu ifadeler apaçık cami ve cemaat düşmanlığıdır. Cuma ve bayram namazı dışında cemaat mecburiyeti yok diyor. Bunlar için de belli bir yere ihtiyaç olmadığına ve üç kişinin olduğu her yerde kılınabileceğine göre, camilere ihtiyaç kalmıyor, bu faksı gönderene göre. Ondört asırdır, camiler boşuna yapılmış. Bu tür düşünenlerin iki gayesi var: Dinin emrettiği şeyleri ortadan kaldırmak; dinin yasak ettiği şeyleri meşrulaştırmak. Kısacası dini ortadan kaldırmak, yok etmek! Halbuki, cemaatle namaz islamın şiarıdır. Cemaatle namazın önemini, dinimizdeki yerini şu iki hadis-i şerif açıkça göstermektedir. Bir gün bir âmâ, Efendimize sordu: Yâ Resûlallah, benim gözlerim görmüyor, elimden tutup câmiye götürecek bir kimsem de yoktur. Evimde namazımı kılayım mı? Resûlullah efendimiz sordular: "Ezân sesini işitiyor musun?" Evet işitiyorum, dedi. Resulullah, "Sana evde namazı kılmağa izin veremem" buyurdu. Yine bir kişi sordu: Şehrin kenar semtindeyim, camiye gelmem tehlikeli oluyor. Bana bir çare var mıdır? Namazımı evde kılsam, olur mu? Resulullah, "Ezân-ı Muhammedîyi işitir misin?" buyurdu. Evet işitirim, dedim. "Şu hâlde, namaza, yani cemaate gitmelisin" cevabını verdi... Camilerin, Allah'ın evi olmadığı iddiası da yalan ve iftira. Çünkü, Peygamber efendimiz, "Camiler Allahın evidir. Camiye devam edenin, huzura kavuşmasına ve Sırattan geçip Cennete girmesine Allah kefildir." buyurdu. (Beyhekî). Camiye gidenler Cenab-ı Hakkın misafiridir. Nitekim, Peygamber efendimiz, "Güzel abdest alıp camiye giren Allahın misafiri olur. Allahü teâlâ da misafirine mutlaka ikram eder." buyurdu. (Beyhekî). Yine Peygamber efendimiz "Allahü teâlânın en çok sevdiği yerler camilerdir." buyurdu. (Müslim) Cemaatle namaz kılmak "Sünnet-i hüdadır". Yani İslâmın şiarı olan sünnettir. Özürsüz terki caiz değildir. Uygun cemaat olduğu takdirde, özürsüz olarak cemaat ile namaz kılmağı terk etmek münâfıklık alâmetidir. Ve dört kitaptada la'netle yâd edilmiştir. Hadis-i şerifte, "Cemaatle namaz kılmak, sünnet-i hüdadır. Cemaate gelmiyen münafıktır" ve "Cemaati terkeden, dört kitapta da lânetliktir" buyurulmuştur." (Hidaye, İmad-ül-islâm) Cemaati özürsüz terk eden Cennet kokusu duyamaz. Bu kimse, dört kitapta da mel'ûn diye vasıflandırılmıştır. Her kim cemaat ile namaz kılmağı severse, Hak teâlâ hazretleri o kulunu sever, melekler de sever. Dinimizin bu açık hükümlerine, ondört asırdır şeksik şüphesiz ittifakla yapılan uygulamalara rağmen, camilerden, cemaatten uzaklaştırma gayretleri bir art niyet ifadesidir. Aklı başında olan bir Müslümanın ciddiye alacağı bir husus değildir. Bu tür faaliyetler, İslamın "protestanlıştırılması" yani "içinin boşaltılması" projesinin bir parçasıdır.