Cem Karaca'nın ardından

A -
A +

Geçen hafta Cem Karaca dualarla toprağa verildi. Cem Karaca'nın ölümü, vasiyeti, cenaze merasimi günlerce basınımızın önemli konuları arasında yer aldı. Bu ölüm olayında benim şahsen takdir ettiğim, cesurca bulduğum, yaptığı vasiyettir. "Hiçbir tören istemiyorum, sadece dini tören istiyorum, beni dualarla gömün, alkış istemiyorum" demesi, diyebilmesi bence önemli bir olaydır. Çok faydalı bir çığır açmaktır. Bu konuyu biraz sonra açmak istiyorum. Fakat bundan önce şunu ifade edeyim. Tabii ki bu takdirim, Cem Karaca'yı olduğu gibi takdir ettiğim, bütün düşüncelerini, inancını aynen kabul ettiğim manasında algılanmamalıdır. Toplum olarak abartmayı çok seven bir milletiz. Bunun için de çok duygusalız. Gazetelerdeki haberlere bakıyorum, herkes kendi kafasına göre abartılmış birşeyler yazıyor. İnancımıza göre insanın hali son nefeste belli olur. Onu da biz bilemeyiz. Allah bilir. Gönül ister ki, herkes imanla gitsin, Cennette yerini alsın. Tabii ki bunun da şartları vardır. Peygamber efendimiz bununla ilgili buyuruyor ki: "İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse öyle haşrolunur!" Bu hassas konuyu daha fazla uzatmadan Necip Fazıl'ın bir sözü ile noktalayalım: "İmanlı ölen herkese Allah rahmet eylesin!" Şimdi gelelim alkış istememesi ve dualarla gömülmesi arzusuna. Bu vasiyet gerçekten takdir edilmesi gereken bir davranıştır. Çünkü, bilerek bilmeyerek biri bir yanlışlık yapıyor, bu yanlışlık ikaz edilmediği, doğrusu bildirilmediği için bir müddet sonra o sanki dinin bir kuralıymış gibi kalıyor. Sonra da bunu kaldırmak mümkün olmuyor. Bunun için din görevlilerinin çekinmeden yapılması gereken ikazları yapması şarttır. Eğer cenaze merasimi dini inançtan dolayı yapılıyorsa -ki bunda kimsenin şüphesi yok- dinin bildirdiği şekilde yapılması kadar tabii ne olabilir? Şunun bunun yapması ile yapılan dini vazife olmaz. Yapanın düşüncesi olur. Dinimiz her hususta olduğu gibi, cenazeye yapılacak dini vecibeleri de bildirmiş. 1400 yıldan beri bunlar hiç değiştirilmeden tatbik edilmiş. Yapılan bir işin dinî olabilmesi için, kaynağının dinî olması lazımdır. Dinimizin esas kaynağı Kur'an-ı kerimdir, Peygamber efendimizin sünnetidir, bunun açıklaması olan müctehid alimlerin fıkıh kitaplarında bildirdikleri fetvalarıdır. Dolayısıyla işin dinî olabilmesi için mutlaka bu kaynaklara dayandırılması gerekir. Bugün maalesef bunlar bir kenara atılmış her önüne gelen kendi aklına göre bir şey yapmaya kalkışıyor. Bu kaynaklara baktığımz zaman cenaze merasiminde; slogan atmanın, alkış tutmanın, çiçek atmanın, çelenk göndermenin, mezar taşına resim koymanın, yakaya resim takmanın, siyah elbise giymenin, saygı duruşunda bulunmanın, bağırıp çağırmanın, ağıt yakmanın olmadığını görüyoruz. Dinî kaynaklarda olmayan şeyi yapmanın birçok zararı vardır. Başta, dinde olmayan bir şey yapıldığı için, insan günaha girer. İkincisi, yapılan bu işin ölüye faydası olmadığı gibi tam aksine zararı olur; bunlardan üzüntü duyar, sıkıntı çeker. Üçüncüsü de hiçbir faydası olmayan bir iş yapıldığı için yapılanlar israf olur. İsraf da haramdır. Kısacası, bu yapılanlar ile kişi, hem dine, hem dünyasına, hem ölüye zarar vermiş olur. Yapanlar genelde bilmedikleri için, cahilliğinden dolayı yapmaktadırlar. Bunların iyi niyetle yapılması da mazeret olmaz. Dinî dayanağı olmayan iyi niyetler, insanı Cehenneme götürür Çünkü, Cehennemin. yolları iyi niyet taşları ile döşelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.