Her Müslümanın en büyük arzusu ahırette Cennette olabilmek. Hepimiz, şu kısa dünya hayatı öyle böyle geçer, çünkü sayılı günler, ya ahıret hayatında Allah korusun sonsuz olarak Cehennemde kalırsam benim hali nice olur, korkusu ve endişesi içindeyiz. Aslında Cennete gidebilmek o kadar zor bir iş değil. Zaten Cenab-ı Hak, insana gücünün üzerinde yük yüklememiştir. Günlük hayatımızı, Cenab-ı Hakkın emrettiği doğrultuda dizayn etmemiz kafi. Bu ayrıca, geçici dünya hayatımız için de, mutlaka yapılması gereken, bize dünya rahatlığı da sağlayan şeyler. Bunları Peygamber efendimiz altı maddede özetlemiş; bunlar yapıldığı takdirde, Cennet için kefil oluyor, garanti veriyor. Resûl aleyhisselâm buyurdu ki: "Ey ümmet ve eshâbım! Siz bana, altı şeyi tekeffül ediniz. Bu altı şeye riâyet edeceğinize söz veriniz. Ben de size Cenneti tekeffül edeyim, Cennetlik olacağınıza dâir size söz vereyim: 1- Konuştuğunuz zaman doğru söyleyiniz! 2- Va'dettiğiniz zaman va'dinizi yerine getiriniz! 3- Size bir şey emânet edilince, emânete hıyânet etmeyiniz! 4- Kendinizi zînâdan koruyunuz! 5- Gözlerinizi harâma yumunuz! 6- Ellerinizi harâmdan çekiniz, harâma yaklaştırmayınız!" Doğruluk Cennete götürür Resûlullah efendimiz bütün hayırları bu altı şeyde toplamıştır. Bu altı şeyden birincisi olan, "Konuştuğunuz zaman doğru söyleyiniz" cümlesine kelime-i tevhîd de girer, insanlarla olan konuşmalar da. Yanî kişi, "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resululluh" dediği zaman, bunu cânu gönülden tasdîk ederek söylemeli ve buna uygun davranmalıdır. Resulullahı son peygamber, İslamiyeti son din olarak kabul etmelidir. Bugün için, başka hak din olduğuna da inananın "tasdik"te samimi olmadığı anlaşılır. İnsanlarla olan günlük konuşmalarda yalan söylememeli, doğru sözden ayrılmamalıdır. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Ey ümmetim ve eshâbım! Doğruluğa yapışınız! Size doğruluk gerek. Şüphesiz ki doğruluk, insanı iyiliğe sevkeder. İyilik de Cennete götürür. Kişi doğru oldukça ve dâimâ doğru insan olarak kalma yollarını araştırdıkça Cenâb-ı Hakkın nezdinde sıddîk, çok doğru, sâdık insan olarak yazılır. Yalandan sakının. Zîrâ şüphesiz ki yalan insanı harâmlara, kötülüklere sevkeder. Bunlar da Cehenneme götürür. Kişi yalancı oldukça ve yalan söyleme yollarını araştırdıkça, Cenâb-ı Hakkın nazarında çok yalancı insan olarak yazılır." Huzeyfe ibni Yamânî hazretleri buyurdu ki: "Resûlullahın zamanında bir adam bir yalan söyledi mi bu münâfık kabul edilirdi, yanî bu bir yalan onun münâfıklığına alâmet sayılırdı. Hâlbuki bugün ben, sizden birinin günde on yalanını duyuyorum" Günümüzde yalan çok yaygınlaştı. İnsan kendisini yalancılığa alıştırır, onu kendisine huy edinirse, durumu tehlikeli olur. Yalancılığın ve söylediği yalanların günâhı kendisine yüklendiği gibi, o husûsta kendisine uyanların günâhı da yine kendisine yüklenir. "Va'dettiğiniz zaman va'dinizi yerine getiriniz" cümlesi, kulun Allaha olan va'dlerini de, kullara olan va'dlerini de içine alır. Kulun Allaha olan va'dlerinde durması, ölünceye kadar îmânda sebât eylemesi ve kulluk vazîfelerini gereği gibi ve vaktinde edâ etmesidir. Kullara olan va'dlerinde durması ise, günlük yaşayışında onlara vermiş olduğu her türlü sözünü yerine getirmesidir. İki emanet "Size bir şey emânet edilince ona hıyânet etmeyiniz" sözü de hem Allah ile kul arasındaki emânet, hem de kişi ile diğer insanlar arasındaki emânete şâmildir. Zîrâ emânetler iki kısımdır: 1- Allah ile kul arasında olan emânetler, 2- İnsanların birbirleri arasında olan emânetler. Allah ile kul arasındaki emânetler, Allahü teâlâlanın kuluna farz kıldığı ibâdetlerdir. Bunlar, Allahın birer emânetidirler. Onları vaktinde edâ etmek kulun üzerine farzdır. Kulların birbirleri arasındaki emânetlere gelince, bunlar da gerek para, mal, gerek söz, gerekse diğer husûslarda birbirlerine bıraktıkları emânetlerdir. Hangi husûsta olursa olsun, kişinin kendisine bırakılan emâneti ona hiç halel getirmeden sâhibine teslim etmesi gerekir. "Zînadan korumak" ifâdesine gelince; bu iki türlü olur: 1- Harâmdan kendisini bizzât korumakla. 2- Başkasının mahrem yerlerini görmesine fırsat vermemekle. Resûl aleyhisselâm buyurdu ki: "Allah bakana da bakılmasına fırsat verede de lânet etsin." "Gözlerinizi harâma yumunuz" ifâdesinin izâhı da şöyle: İster kadın olsun, isterse erkek olsun, bir kimsenin, dînen bakması câiz olmayan yerlerine bakmaması gerekir. Bunlardan başka, Allahın verdiği o gözlerle, dünyaya ve dünya malına da kıskançlıkla, hased ile bakılmamalıdır. Nitekim Allahü teâlâ buyurur: "Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir kesimini faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine, gözlerini dikme! Rabbinin ni'meti hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir." İşte Cennetlik olmanın çok kolay altı maddelik formülü..