Peygamber efendimiz Müslüman beldelerine vâli ve zekât tahsil memurları gönderdiği sıralarda, bir gün sabah namazından sonra Eshâb-ı kirâma dönerek" İçinizden hanginiz Yemen'e gider?" diye sordu. Mu'âz bin Cebel ayağa kalkıp, "Yâ Resûlallah! Ben giderim" dedi. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Ey Mu'âz! Bu vazîfe senindir. Ey Bilâl! Bana sarığımı getir!" Mu'âz bin Cebel, Yemen'de vâlilik yapmak, halka İslâmiyeti anlatmak, Kur'ân-ı kerîmi öğretmek ve Yemen ülkesinde toplanan zekât mallarını vazîfelilerden teslim almak ve onların arasındaki ihtilafları çözüp hükme bağlamak üzere Yemen'e gitmek için hazırlandı. Yola çıkmadan önce Peygamberimiz ona şöyle buyurdu: - Sen ehl-i kitaptan yanî Yahûdîlerden ve Hristiyanlardan bir kavimle karşılaşacaksın. Onların yanına varınca, onları önce, Allahtan başka ilâh olmadığını ve benim Allahın Resûlü olduğumu tasdîke da'vet et. Eğer bunu kabûl ederlerse, onlara, Allahü teâlânın beş vakit namazı farz kıldığını haber ver. Bunu da yaptıkları takdirde, Allahü teâlânın, zenginlerin fakirlere zekât vermesini emrettiğini bildir. Bunu da kabûl ederlerse, zekât alırken sakın mallarının sadece en iyilerini seçme! Mazlumun âhını almaktan çekin. Çünkü Allahü teâlâ mazlumun duâsını hemen kabûl eder." Hz. Mu'âz diyor ki: Resûlullah efendimiz bana, onlardan, 30 sığırda, bir yaşında erkek veya dişi bir dana; 40 sığırda iki yaşında bir dana... Her bülûğ çağındaki gayri müslimden de, bir dinar veya onun dengi Yemen kumaşı, yağmur suyu ile sulanan her mahsûlden öşür (onda bir) ve ücretle sulanan şeylerden de yarım öşür (yirmide bir) alınmasını emretti. Bundan sonra Resûlullaha dedim ki: - Yâ Resûlallah! Bana nasîhatta bulunur musunuz? - Yâ Mu'âz! Her ne hâlde ve her nerede olursan ol, Allahtan kork! Günâhın arkasından hemen iyilikte bulun ki, günâhı yok etsin! İnsanlara güzel ahlâkla muâmele et! Yâ Mu'âz! Sen kitap ehli bir kavmin yanına gidiyorsun. Onlar senden, Cennetin anahtarının ne olduğunu soracaklardır. Onlara, Cennetin anahtarı Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, de!