Her işte olduğu gibi, çocuk eğitiminde de, "orta yol"da olmak çok önemlidir. İnsanoğlu nedense hep uçlarda dolaşıyor, aşırılıklara kaçıyor. Bunun sebebi de orta yolda olmak zordur. Çünkü bu denge ister, dikkat ister. Kısacası bilgi ve emek ister. 1950'li yıllara kadar, çocuklar üzerinde aşırı bir baskı vardı. Amerikalı ünlü yazar Benjamin Spock'ın 1946 yılında yazdığı, çocuk terbiyesi ile ilgili meşhur kitabından sonra dengeler değişti, anne baba bu defa başka bir uca kaydı. Evde söz sahibi çocuklar oldu. Her iş, çocukların isteğine göre planlanmaya başlandı. Çünkü Spock, 40'tan fazla ülkede basılan kitaplarında, anne ve babaların çocuklarına katı eğitim uygulamak yerine onlarla arkadaş olmalarını onların her isteklerine uymalarını savunuyordu. Spock, yeni tezi ile çocuk eğitimi konusundaki tüm kuralları yerle bir ediyordu. Ancak Spock'un görüşlerinin çok da doğru olmadığı anlaşıldı. Çünkü, sürekli sıkılan, depresyona giren, kendisine hedef koyamayan ve hiçbir şeyden keyif alamayan bu kuşak yanlış yönlendirmenin eseriydi. Batı'da son dönemde çok popüler olan çocuk eğitimi konulu kitaplar, onların her isteğini yerine getirmenin yanlış olduğunu savunuyor. Uzmanlar, 'bazı' cezaların da gerekli olduğu görüşündeler. Bu sayede çocuk bencil ve şımarık olmayacak; ileride ne istediğini bilen olgun bir insan haline gelecek. Geçenlerde, Sabah Gazetesi'nde Eylem Bilgiç'in "Arkadaş değil anne baba olun" başlıkla bir araştırma haberi yayınlandı. Çocukların eğitimi ile ilgili önemli gerçeklere yer verilen bu haber özetle şöyleydi: Son 10-15 yıldır ailedeki hakimiyeti ellerinde bulunduran çocuklar artık dizginleri gerçek sahibine vermeye başladı. Bunun en büyük nedeni, sınırsız özgürlük tanınan çocukların mutsuz olması. Hayatlarını çocuklarının isteklerine göre yönlendiren anne ve babaların yerini 'disiplinli'anne ve babalar alıyor. 'Modern' olarak nitelenen ebeveyn, çocuklarını şımartmamayı öğreniyor. Anne babalar, yıllardır ağızlarından çıkacak tek bir kelime için çocuklarının gözlerinin içine baktı; hangi peyniri yemek istediğini, sandaletlerini mi, spor ayakkabılarını mı giyeceğini sordu. "Soğuk olmasına rağmen montunu giymek istemiyor musun, önemli değil, biz de arabayı önceden ısıtırız" dedi. Sonuç olarak da şımarık, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan, bencil çocuklar yetiştirdiler. Artık bu ebeveynin yerini "Ben ne dersem o olacak" diyen 21. yüzyıl anne ve babası alıyor. Amerika ve Avrupa'da çocuk yetiştirme üzerine çıkan kitaplar, anne ve babaları çocuklarının suyuna gitmemeleri için uyarıyor. Çok fazla üstüne titremenin, şımartmanın çocukları "megolaman"laştıracağı vurgulanıyor. Hatta işi anne babaya emirler yağdırmaya kadar götüreceklerine dikkat çekiliyor. Uzmanlara göre bu yetiştiriliş tarzı, çocuklar üzerindeki olumsuz etkisini, büyüyüp gerçek dünyayla karşı karşıya kaldıkları zaman da gösteriyor. Birer yetişkin haline geldiklerinde "özel" olmadıklarını ve herkesle aynı şartlar altında yaşamak zorunda kaldıklarını gören dünün şımarık çocukları, iş ve ikili ilişkilerde birçok şeyle savaşmak zorunda kalıyor. Zamanı geri çevirmek ise artık imkansız. (Yarın da, bu konuda uzmanların görüşlerine yer vereceğiz)