Nuh aleyhisselam, Allahü teâlânın korkusuyla çok ağlayıp, gözyaşı döktüğü için Nuh denilmiştir. Nuh aleyhisselam Hz. Âdem'e çok benzerdi. Buğday tenli, iri yapılı, iri gözlü, uzunca boylu, geniş omuzlu olup, kolları ve baldırları ince ve kalın değildi. Her şeyin yaratıcısı olan yüce Rabbimiz, onun mübarek teninin rengini, hâlis gümüş misali, beyaz halketmişti. Mübarek başı büyükçe ve pek güzel idi. Gayet şiddetli ve gadablı idi. Bununla beraber çok kerîm, sabırlı ve yumuşak huylu olup, çok şükredici idi. Nitekim İsra suresi 3. ayetinde mealen buyuruldu ki: "Ey Nuh ile beraber gemiye yüklediğimiz kimselerin zürriyeti! Doğrusu Nuh, çok şükredici bir kul idi." Hz. Nuh'a inanmayıp ahirette sonsuz azaba duçar olan; dünyada ise suda boğularak helâk edilen kavmin, bu duruma gelmesine sebep olan hâlleri, kısaca şöyledir: Her müminin bundan ibret alıp sakınması ve onların âkıbetine düşmekten korkup, titremesi lazımdır. O kavimde, Hz. Nuh'a tâbi olanların dışındaki herkes, imansız olup, Allahü teâlâya ve gönderdiği Nuh aleyhisselama inanmıyordu. Onların kâfir oldukları, Kur'an-ı kerimde zikrolunmaktadır. Bunlar putlara tapıyor, başkalarını da putlara tapmaya teşvik ediyorlardı. Putlara tapmak, müşriklik olup, bu da küfrün bir çeşididir. Bu azgın kavim Hz. Nuh'un bildirdiği tevhid itikadına, dalalet dediler. Kıyamet günü ile korkutmasına ise, apaçık bir sapıklık, dediler. Onların bu sözleri, kıyamet gününü yalanladıklarını göstermektedir. Allahü teâlâ tarafından kendilerine peygamber olarak gönderilen Hz. Nuh'a tâbi olmayıp, bunu kendileri için aşağılık saydılar. O yüce peygamberi, kendileri gibi alelâde bir insan olarak gördüler. Peygamber olarak gönderilen zatın, kendilerinden apayrı cinsten biri olması, mesela bir melek olması lazım geldiğini zannettiler. Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadis-i kudside; Allahü teâlâ buyurdu ki: "Âdemoğlu yalanlamaması lazım geldiği hâlde, beni yalanladı. Şetmetmemesi lazım geldiği hâlde beni şetmetti. Onun beni yalanlaması, benim kendisini ilk yarattığım gibi (tekrar) onu diriltemeyeceğimi söylemesidir. Onun beni şetmetmesi; "Allah çocuk edindi" demesidir. Hâlbuki ben ehad, var ve bir, eşi, ortağı olmayan ve samedim. Üstünlüğüm nihayet derecesinde, sonsuz olup, mahlûkların hiçbirisine muhtaç olmayan ebedî ve ezelî mâlik ve hâkimim. Doğmadım, doğurulmadım. Bana hiç kimse denk değildir."