Hazreti Osmân şehâdet mertebesine kavuşup, âhirete sefer ettikten sonra, Medîne-i münevverede halifelerin oturması vâki olmamıştır. Allahü teâlânın rızâ-ı şerîfleri olmamıştır. Zîrâ Hazreti İmâm-ı Ali halife olunca, Kûfe şehrine yerleştiler. Hazreti Osman'ın şehâdetine gelinceye kadar bu ümmet arasında fitne yok idi. Hazreti Osmân şehîd oldu. Dünya fitne ile doldu. Fitnenin sonu Deccâl ile son bulsa gerektir. Hazreti Osman'ın şehâdetinden bir kimsenin gönlüne bir zerre kadar sürûr gelse, eğer o kimse Deccâl'a yetişirse, ona tâbi olup, kâfir olmasından korkulur. Eğer Deccâl'a yetişmezse, kıyâmet günü haşroldukta, Deccâl ile haşr olmasından korkulur. İbni Sa'îd-il Gıfârî derler bir kimse var idi. Hazreti Osmân şehâdet şerbetini içtikten sonra, saadethânelerine girdi. Orada Sultân-ı kâinâttan kalmış bir âsâ var idi. Onu alıp, dizine dayayıp, kırmak istedi. Orada hâzır olanlar, çağırışıp, sakın ola ki, bu mübârek âsâyı kırma, zîrâ, Fahr-i âlem Efendimizden kalmıştır, dediler. O da âsâyı kırmadı. Lâkin küstâhlık edip, Hazreti Osman'ın evine girip, o mubârek âsâyı kırmak kastettiği için, o kimsenin ayağına bir hastalık zuhûr edip, günden güne arttı. Senesine varmadı, öldü. Büyüklerden birisi rivâyet eder. Kâbe-i şerîfi tavâf ederken bir âmâ gördüm. Hem tavâf ediyor ve hem de, "Yâ Rab! Bilirim ki, günâhım af olunmaz!" diyordu. Ben de ona; böyle bir yerde, böyle söz söylenir mi, dedim. O da dedi ki: Bir arkadaşım ile, Hazreti Osmân şehîd olduktan sonra, yüzüne bir tokat vuralım diye yemin ettik. Şehâdet şerbetini içti. Ben ve arkadaşım Hazreti Osman'ın yanına vardık. Gördük, mubârek başı hâtununun yanında, örtülmüş durur. Arkadaşım hâtununa dedi ki: Aç yüzünü, Onun yüzüne tokat vurmaya ahd ettik. Hâtunu dedi ki: Allahü teâlâ hazretlerinden korkmaz mısınız! Peygamber Efendimizin sohbetini anmaz mısınız! Hazreti Peygamberin iki muhterem kerîmesini aldığını fikretmez misiniz? Ben hicâb edip, geri döndüm. Arkadaşım orada kalıp, vardı, Hazreti Osman'ın mübârek başını açıp, nûra gark olmuş yatarken, mübârek gül yanağına, kuruyacak bir eliyle tokat vurdu. Hazreti Osman'ın hâtunu, "elleriniz kurusun ve gözleriniz kör olsun" dediği gibi, o ânda, kapıdan dışarı çıkamadan gözlerimiz kör oldu. Ve ellerimiz kurudu. Hazreti Zeyd'den rivâyet olunur ki, Hazreti Osman'ın katline kasdedenlerin tamamı az zamanda aklını kaçırıp, helâk oldular. Abdullah bin Mubârek bu haberi işittiği zaman "Delilik onlar için azdır" buyurmuştur.