Hazreti Ebû Bekir, İslâmiyet bildirilmeden önce seyahatte iken bir rüyâ görmüştü. "Gökten dolunay inip, Kâbe-i muazzamaya gelmiş, sonra parça parça olmuş, parçalardan her biri Mekke evlerinden biri üzerine düşmüş, sonra bu parçalar bir araya gelerek gökyüzüne yükselmişti. Ebû Bekr-i Sıddîk'ın evine düşen parça ise, gökyüzüne yükselmemişti. Hazreti Ebû Bekir hemen evin kapısını kapamış, sanki bu ay parçasının gitmesine mânî olmuştu." Bu rüyayı tabirci, "Mekke'de, bu kavimden bir peygamber gelecek, O'nun hidâyet nûru her yere yayılacak. Sen, O hayatta iken O'nun vezîri, vefâtından sonra da Halîfesi olacaksın!.." şeklinde tabir etmişti. Hazreti Ebû Bekir ne yapacağını şaşırmış hâldeyken, tabirci sözlerine şöyle devam etti: "Şimdi sen hemen memleketine dön! O'na ulaş! O'na vahiy gelmeye başladığında, git herkesten önce O'na îmân et! Hazreti Ebû Bekir bu ta'bîri kimseye anlatmadı. Peygamber efendimiz, peygamberliğini teblîğe başlayınca sordu: "Peygamberlerin, peygamber olduklarına dâir delîlleri vardır. Senin delîlin nedir?" Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Peygamberliğime delîl, o rü'yâdır ki, bir Yahûdî âliminden ta'bîrini istedin. O âlim, "Karışık bir rü'yâdır, i'tibâr edilmez" dedi. Sonra râhib Yemlîhâ, doğru ta'bîr etti. Yâ Ebâ Bekir, seni Allahü teâlâya ve Resûlüne îmân etmeye da'vet ederim." Bunun üzerine, Hazreti Ebû Bekir, Kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu. Zaten bir gece önce şöyle düşünmüştü: "Baba ve dedelerimizin seçtiği din, hiç aklıma yatmıyor. Zîrâ hiçbir zarar ve fayda vermeye kâdir olmayan bir heykele tapınmak, ibâdet etmek akıllıca bir iş değildir. Bu kadar muazzam bir kâinâtın bir Yaratıcısı olması lâzımdır. Fakat bunu kendi aklım ile bulmam mümkün değildir. Yarın gidip durumu Muhammed aleyhisselâma anlatayım. Bu durumu ancak O'na arz edebilirim. Zîrâ, olgun ve akıllı, doğru görüşlü, hiç yalan söylemeyen bir kimsedir. Herkes O'ndan Muhammed-ül emîn diye bahsetmektedir. O, ne yapmamı isterse ona göre hareket ederim." Resûlullah efendimiz de, aynı gece, Hazreti Ebû Bekir'i İslâm'a da'veti düşünmüştü. Sabah olunca her ikisi de aynı düşünce ile birbirlerinin evine gitmek üzere evlerinden çıktılar. Yolda karşılaştıklarında, "Sözleşmeden birleştik" dediler.