Hazreti Ömer, Resulullah efendimizin rahatsız olmasına çok üzülürdü. Resûl-i ekrem Efendimizin harem-i şerîflerine destursuz girenleri görünce, bir gün dedi ki: Ne olaydı, emir geleydi de, Resûlullah'ın saadethânelerine destûrsuz girmeselerdi!.. Allahü tebâreke ve teâlâ, Hazreti Ömer'in sözüne muvâfık bu âyet-i kerîmeyi gönderdi: "Ey îmân edenler! Resûlümün evine yemeğe davet olunmaksızın ve vaktine bakmaksızın girmeyin." (Ahzâb sûresi 53) İbni Abbâs buyurdular ki: Bu âyet-i kerîme bir grup hakkında nâzîl olmuştur. Onlar Resûlullah Efendimizin yemek vaktini gözleyip, o vakitte varıp, Resûlullah'ın yanında otururlar idi. Yemek gelir yerler idi. Sohbet ederlerdi. Dışarı gitmezlerdi. Resûlullah bir hizmetçisini, Hazreti Ömer'i çağırması için gönderdi. Kaylûle vakti idi. Hazreti Ömer uyumuştu. O hizmetçi bağırdı. Uyanmadı. Kapıyı açıp, içeri girdi. Hazreti Ömer'in teninden bir miktar açılmıştı. O hizmetçi hemen dışarı çıktı. Dedi ki: Ey Allahım, Ömer'i sen uyandır. Bir kere dahâ bağırdı. Hazreti Ömer uyandı. Hizmetçinin içeri girip, açılan yerini gördüğünü anladı. Üzüldü. Ne olaydı, sabah vakti ve kaylûle vakti ve akşam vakti, bu üç vakitte, halk evlerinde uyurlar. Allahü teâlâdan buyruk nâzil olsaydı da, birbirinin evine izin ile girselerdi. Hazreti Ömer'in sözüne muvâfık Allahü teâlâ bu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu. "Ey îmân edenler! Sizin mülk-i yemininizde olan kız, erkek, köle ve hür çocuklarınızdan, bülûg çağına ermeyenler, üç vakitte yanınıza girerken, izin istesinler. Zîrâ sabah namazından önce, öğle vaktinde ve yatsı namazından sonra örtünmeniz zor olur. (Elbiseler değiştirilir.) Bu üç vaktin dışında, birbirinizin yanına girmenizde size, hizmetçi ve çocuklarınıza günâh yoktur. Allah size hüküm âyetlerini böylece bildiriyor. Allah sizin hâlinizi bilir. Ve İslamiyetin hikmetini icrâ eder. Çocuklarınız bülûg çağına erişince, onlardan önce bâlig olanların izin istediği gibi her vakitte izin istesinler." [Nûr sûresi 58] Uhud cenginde Ebû Süfyân henüz Müslüman olmamış iken dedi ki: "Bizim Uzza'mız var, sizin Uzza'nız yoktur." Ömer ibnül Hattâb cevap verip, buyurdu ki: "Bizim Mevlâmız var, sizin Mevlânız yoktur". Allahü teâlâ hazretleri Hazreti Ömer'in kaviline muvâfık bu âyet-i kerîmeyi gönderdi: "... Mü'minlerin yardım görmesi ve kâfirlerin kahrolması, Allahü teâlânın mü'minlere velî olması ve yardım etmesidir. Kâfirlerin Mevlâsı, onların azâbını men eden bir yardımcıları yoktur." (Muhammed sûresi 11)