Din adamının üç sıfatı

A -
A +

Hakîkî din adamlarında üç sıfat bulunur: Akıl sâhibi, ilim sâhibi, din sâhibi... Bu üç sıfatı da birlikte taşıyan din adamına "Din âlimi" denir. Bir sıfatı noksan olursa, onun sözüne güvenilmez. İlim sâhibi olmak için, akıl ve nakil ilimlerinde mütehassıs olmak lâzımdır. Dünyaya gönül kaptırmıyan, mal, mevki, şöhret kazanmak, başa geçmek sevdâsında olmıyan din âlimleri, âhiret adamlarıdır. Peygamberlerin "aleyhimüsselâm" vârisleri, vekîlleridir. Mahlûkların en iyisi bunlardır. Kıyâmet günü, bunların mürekkebi, Allahü teâlâ için cânını veren şehîdlerin kanı ile tartılacak ve mürekkeb, dahâ ağır gelecektir. "Âlimlerin uykusu ibâdettir" hadîs-i şerîfinde medh edilenler, bunlardır. Âhiretdeki sonsuz ni'metlerin güzelliğini anlıyan, dünyanın çirkinliğini ve kötülüğünü gören, âhiretin ebedî, dünyânın ise fânî, geçip tükenici olduğunu bilen onlardır. Bunun için kalıcı olmayan, çabuk değişen ve biten şeylere bakmayıp, bâkî olana, hiç bozulmıyan ve bitmiyen güzelliklere sarılmışlardır. Âhiretin büyüklüğünü anlıyabilmek, Allahü teâlânın sonsuz büyüklüğünü görebilmekle olur. Âhiretin büyüklüğünü anlıyan da, dünyaya, yani haramlara hiç kıymet vermez. Çünkü, dünya ile âhiret birbirinin zıddıdır. Birini sevindirirsen öteki incinir. Dünyaya kıymet veren, âhireti gücendirir. Dünyayı beğenmiyen de, âhirete kıymet vermiş olur. Her ikisine birden kıymet vermek veya her ikisini aşağılamak olamaz. İki zıd şey bir araya getirilemez. Ateş ile su bir arada bulundurulamaz. Dünya hayâtı çok kısadır. Âhiretin azâbları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi gören akıl sâhiblerinin hazırlıklı olması lâzımdır. Dünyanın, güzelliğine ve tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyâlıkla ölçülse idi, dünyâlığı çok olanların herkesden dahâ kıymetli ve daha üstün olması lâzım gelirdi. Tesavvuf büyüklerinden bazısı, kendilerini ve Dünya'yı tamamen unuttuktan sonra, birçok sebebler, faydalar için, dünya adamı şeklinde görünürler. Dünyayı seviyor, istiyorlar sanılır. Hâlbuki, içlerinde hiç dünya sevgisi, arzûsu yoktur. Sûre-i Nûrun otuzyedinci âyetinde meâlen bildirdiği gibi, "Bunların ticâretleri, alış-verişleri, Allahü teâlâyı hâtırlamalarına hiç mâni' olmaz". Dünyaya bağlı görünürler. Hâlbuki, hiç bağlılıkları yoktur. Hâce Behâüddîn-i Nakşibend Buhârî "kuddise sirruh" buyuruyor ki: "Mekke-i mükerremede Minâ pazarında, genç bir tüccar, aşağı yukarı, ellibin altın değerinde alış-veriş yapıyordu. O esnâda, kalbi, Allahü teâlâyı bir an unutmuyordu..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.