Dinimize göre bilgi ve kaynağı

A -
A +

Geçenlerde gazetelerde bir haber vardı: "ABD'de okullarda, Darwinizm'in okutulmamasına bazı Avrupa ülkeleri karşı çıkmış... Kendileri Darwinizmi okutmaya devam edeceklerini ifade etmişler..." Bu insanların ısrarla hayvan sınıfına dahil olmayı arzu etmesi, bunu savunması akıl alacak gibi değildir. Halbuki insan ile hayvanı ayıran farklar o kadar açık ve kesin ki tersini iddia etmek mümkün değildir. Aslında bunun böyle olduğunu kendileri de biliyor. Burada esas maksatları, dini inançları özellikle de İslamiyeti yok etmek... Her şeyden önce insanın ruhu vardır, düşünme, bilgi edinme özelliği vardır. Bugün insanı hayvandan ayıran "bilgi" üzerinde durmak istiyorum... Canlı yaratıklar içinde, bilgi edinme insana mahsustur. Bilgi, sadece insan için mevcuttur da denebilir. Bunun için, dinimiz ilme ve alime çok önem vermiştir. İlmin de gerçek kaynağı Cenab-ı Hak'tır. Cenab-ı Hakkın ilim sıfatı vardır. İnsana bildiklerini O, öğretmiştir. Bu husus, Kur'ân-ı kerîmde, mealen şöyle açıklanmıştır: "Kalemle (yazı yazmayı) öğreten O'dur. İnsana bilmediğini O öğretti." İnsana bilgi iki yoldan gönderilir. Bunlardan biri, Vahiy'dir. Bu Peygamberler vasıtası ile bildirilir. Diğeri de bizzat insanın eşya ve olayları, âlemi incelemesi ile, yani akıl yolundan gelir. Akli bilgiler; kâinatı, yaratılmışları inceleyerek elde edilen bilgiler araştırmaya ve tecrübeye dayanır. Bunlar vahiy bilgilerinin aksine zamana göre, gelişen değişen bilgilerdir. Birinde gelişmek, değişmek esas, diğerinde değişmezlik esastır. Vahiy yolu ile gelen bilgiler mutlaktır, kesindir. Bunların tartışması, şüphesi olmaz. Cenab-ı Hakkın varlığına, birliğine, meleklerin varlığına, peygamberlere, kitaplara, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna, ahiret gününe, Cennet ve Cehennemin varlığına... inanmak bu bilgilerdendir. Bunlar hep, vahiy yolu ile gelmiş kesin bilgilerdir. Peygamberler olmasaydı, insanlar bunları bilemezdi. Bu arada vahye benzediği için ilham hakkında da bilgi sahibi olmak gerekir. Birbirine benzese de, vahiy ve ilham asla aynı manada değildir. Çünkü vahiy yalnız peygamberlere mahsustur. Cenab-ı haktan gelen ilâhî ve mutlak doğru bilgilerdir. İlham ise insanın gönlünde ve zihninde, bir anda parlayıp kaybolan sezgilerdir. Bu bilgiler zannidir, kesin değildir. İlham doğru da olabilir yanlış da. Bunun için dinimizde bu bilgi delil kabul edilmemiştir. Büyük alimlerden, evliyalardan bile gelse ilham dinde delil, senet olmaz. İslamiyet bu bilgiler üzerine bina edilemez. Çünkü, din nakle dayanır, nakil de vahye dayanır. Dinde senet, kaynak yalnız, Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas'tır. Akıl, ilham, dinde senet olmaz. Çünkü, ilhama; vehim, hayal ve şeytan karışabilir. Karışmamış olanların da, tevili, yorumu gerekir. Akıl da, kendi başına doğruyu bulabilecek kapasitede değildir. İlhamlarının doğruluğu, İslâmiyetin nakli bilgilerine uygun olmalarından anlaşılır. İlham ile dinimizin hükümleri anlaşılamaz. Evliyanın kalplerine gelen ilhamlar da, helâl ve haramlar için delil, senet olamaz. Din bilgileri, ilham ile elde edilebilseydi, Allahü teâlânın peygamberler ve kitaplar göndermesine lüzum olmazdı. Bu çok önemli bir ölçüdür. Bozuk fırkaların, sapık inançların çoğu bu inceliği anlayamadığı için doğru yoldan ayrılmışlardır. İslamiyeti içeriden yıkmak isteyenler de bu hassas noktadan girerek, yetiştirdikleri ajanları vasıtasıyla, "bana şöyle, ilham oldu, şöyle bildirildi" gibi dine aykırı sözlerle Müslümanları parçalayarak birbirlerine düşürmüşlerdir. Bunun için dinin gerçek kaynağı olan vahyin bozulmadan bizlere Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas yani mezhepler yolu ile nakledilmesini sağlayan Ehli sünnet yoluna tabi olmadıkça bu tehlikeden kurtulmak mümkün değildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.