Her ramazan olduğu gibi bu ramazanda da, gazetelerin bazıları hediye olarak kupon karşılığı "Kur'an-ı kerim meali" veriyorlar. Gazeteler bu vesile ile satışlarını artırıyorlar, neticede kazanıyorlar, fakat okuyucu manevi yönden büyük zararda. Son yıllarda dış destekli meal okuma propagandaları dinde çok büyük bir tahribata ve karışıklığa sebep oldu... İslâmî otorite ve hiyerarşi kavramları yıkıldı... Söz ayağa düştü... Bir sürü ukalâ müctehid taslağı türedi... Dinde reform hareketleri başladı... Alimlere, mezheplere itimat yıkılarak mezhepsizliğin önü açıldı... Hemen arkasından da dinsizlik yayılmaya başladı. Zahidül Kevseri'nin dediği gibi "Mezhepsizlik dinsizliğe bir köprüdür"zaten. İslâm düşmanları, asırlardır yaptıkları tecrübelerden, kaba kuvvetle bir yere varamayacaklarını anladılar. İslâm âlimleri, hak mezhepler, fıkıh kitapları olduğu müddetçe, kısmen zarar verebilseler de, ciddî bir zarar veremediklerini gördüler. Çünkü, İslâm âlimleri, mezhepler, fıkıh kitapları, İslâmiyeti koruyan sağlam birer kaledir. Bu kale sağlam olduğu müddetçe, İslâmiyete zarar vermeleri mümkün değildir. Bunun için, 18. asırdan itibaren, hücumlarını bu yöne çevirdiler. Âlimleri, kitapları kötülemek ve Müslümanların gözünden düşürmek, onları cahil bırakmak için ne lazımsa yaptılar. Cahil kimseyi kandırmak kolaydır. Bugün, reformcuların bu kadar taraftar toplamasının sebebi budur. Peygamber efendimiz, "İlim olan yerde Müslümanlık vardır, ilim olmayan yerde Müslümanlık yoktur" buyurmuştur. Bir Müslümanın önüne, dinini öğrenmesi için meal, tefsir koymak buna yapılabilecek en büyük kötülüktür aslında. Çünkü, herkes zekâsına, bilgisine göre bir şeyler anlayacak fakat, bu anladığı din olmayacak, kendi düşüncesi olacak. Zaten istenilen de bu. Hristiyanlarda olduğu gibi, İslâmiyetin sadece "adı" kalsın. İngiliz Casusu Hempher bakınız hatıralarında bu konuyu nasıl anlatıyor: "İslam dinini yıkma çalışmalarından bir netice alamayınca, ümitsizliğe düştüm. Görevi bırakmak istedim. Müstemlekeler Bakanı bana şunları söyledi: Sen bu işlerin, birkaç senelik çalışma ile neticeleneceğini mi zannediyorsun? Bırak birkaç seneyi, bu ektiğimiz tohumların meyvelerini, ben de sen de göremeyeceğiz, belki de senin, benim torunlarımız bile göremeyecek. Bu tohumların meyvelerini en az yüz senede, belki de 150-200 senede ancak alabileceğiz. Çünkü, bugüne kadar İslâmiyeti ayakta tutan, din bilgileri olmuştur. Âlimleri, ilmi yok edip, halkı cahil bırakmadıkça, onların dinlerini bozmak mümkün değildir. Bunun için, âlimleri, mezhepleri hissettirmeden kötüleyeceğiz. Bir müddet sonra da, peygamber sözleri (hadis-i şerifler) hakkında, 'Uydurmaydı, değildi' diyerek şüpheye düşüreceğiz. Âyetleri istediğimiz gibi yorumlayacağız... Ancak bunları başarıp, halkı cahil bıraktığımız zaman, meyveleri toplamaya başlayacağız. Bir kültürü, hele asırların birikimi olan din kültürünü yıkmak, kısa zamanda olacak şey değildir." Hempher, 1700'lü yıllarda bu faaliyeti gösteriyordu. Gerçekten de iki yüzyıl sonra, 1900'lü yıllarda meyvelerini toplamaya başladılar. Mealden din öğrenmenin mümkün olmayacağı o kadar açık ki... Kur'an-ı kerim, İslâmiyetin temel kitabıdır, anayasasıdır. Bunu, Resulullahın, müctehid imamların ve diğer âlimlerin sözleri açıklar, tatbikini sağlar. Kur'an-ı kerimden başkasını kabul etmemek, bir devletin anayasasının dışındaki bütün kanunlarını, tüzüklerini, yönetmeliklerini, genelgelerini kabul etmemek, onları yok saymak gibidir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için meal nedir, ilk defa ne zaman ve kimler tarafından çıkartılmış bunu da yarın ele almak istiyorum. ------ Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29