Kur'an-ı kerimi okuyup anlamak mümkün olmadığına göre ne yapacağız, dinimizi nasıl ve nereden öğreneceiz? 1400 yıldır, nereden nasıl öğreniliyorsa yine öyle öğreneceğiz. Kur'ân-ı kerîmin hakîkî manâsını anlamak, öğrenmek istiyen bir kimse, din âlimlerinin kelâm ve fıkh ve ahlâk kitâblarını okumalıdır. Bu kitâbların hepsi, Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden alınmış ve yazılmıştır. Kur'ân tercümesi diye yazılan kitâblar, doğru manâ veremez. Okuyanları, bunları yazanların fikirlerine, düşüncelerine ve maksatlarına esîr eder ve dinden ayrılmalarına sebep olur. Kur'ân-ı kerîmin, latin harfleri ile yazılmasına da imkân olmuyor. Çünkü bu harflerde, Kur'ân-ı kerîm harflerinin hepsinin karşılığı yoktur. Bunun için, manâ bozuluyor. Okunan, Kur'ân olmaz, manâsız bir ses yığını olur. Meselâ, "ehad" yerine "ehat" derse, namaz fâsid oluyor, bozuluyor. Bugün, çok kimsenin, böyle bozuk tercümeleri ve latin harfi ile yazılmış, ne olduğu belirsiz kitâbları "Türkçe Kur'ân" diye gençliğin önüne sürdükleri, her tarafta dağıttıkları görülüyor. Dağıtırken de "Arapça Kur'ân, yabancı dildir. Onu okumayın! Öz dilimizle bunu okuyun" diyorlar. Böyle söyliyenlere dikkat edilirse, çoğunun namaz kılmadığı, oruç tutmadığı, harâmlara, hattâ dinsizliğe dalmış bulunduğu, müslümânlığa, yalnız lâf ile bağlı olduğu anlaşılıyor. Bu kimseler, televizyonlarda, radyolarda, barlarda Beethoven'in 9 Senfonisini, Mozart'ın Figarosunu ve Molier'in şiirlerini niçin Almanca, İtalyanca, Fransızca söylüyorlar ve dinliyorlar? Bunlar yabancı dildir. Öztürkçe söylemek lâzımdır demiyorlar? Bu senfonileri, komedileri Türkçeye tercüme etmiyorlar. Çünkü, Türkçeye tam çevrilemiyeceğini biliyorlar. Türkçesinden, nefisleri zevk alamıyor. Türkçelerine Beethoven'in, Şopen'in eseri denilemiyor. İşte müslümânlar da, bu kitaplardan Kur'ân-ı kerîmin zevkini alamaz, rûhlarını besliyemez. Son devir İslam büyüklerinden Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri buyurdu ki: "İstanbul'da, Bâyezîd Umûmî Kütübhânesi, Şeyhul-islâm Veliyyüddîn Efendi kısmında, binyediyüzaltı numaralı kitâbın 224'üncü sahîfesinde diyor ki: "Kur'ân tercümesi, Kur'ân değildir. Çünkü Kur'ân, ma'lûm mûciz olan nazmdır. Tercüme edilince, bu özelliği kaybolmaktadır. Bir şiir tercüme edilince, şiir olmaktan çıkar".