Musa aleyhisselam ve kavminin gittikleri belli olunca, daha evvel izin vermiş olmasına rağmen, Firavun çok pişman oldu. Askerini toplayıp onları takip etmeye, arkalarına düşmeye karar verdi. Kızgınlığı son haddinde idi. Hemen kavminin toplanmasını emretti. İsrailoğullarının gitmelerine müsaade etmeyeceklerini ve onlarla harp edeceklerini söyledi. Bu sırada İsrailoğulları, önlerinde Hazreti Harun ve arkalarında Hazreti Musa olmak üzere yollarına devam ediyorlardı. Yetmiş yaşından büyükleri ve yirmi yaşından küçükleri hesaba katılmamak üzere, yani hepsi harp edebilecek durumda olanların sayısı oldukça yüksekti. Fakat harp edecek silah ve malzemeleri yoktu. Firavun, her tarafa adamlar gönderip, memleketin dört bir köşesinde bulunan askerinin toplanmasını emretti. Toplanan askerlere dedi ki: - Firar eden İsrailoğulları, bize nisbetle az bir topluluktur. Kuvvet ve silah bakımından da bize karşı koyacak hâlde değillerdir. Az bir zaman içinde hemen işlerini bitirir, geri döneriz. Gerçi takip etmesek, nereye giderlerse gitsinler desek de olur. Fakat, onlar bize karşı çıkmakla, görüşümüzü almadan kendi başlarına çekip gitmekle bizi kızdırdılar. Firavun böyle demekle, kavmine yalan söylemiş oluyordu. Zira Musa aleyhisselâma, kavmini alıp gitmek üzere izin vermişti. Firavun, askerini ve ileri gelen adamlarını cesaretlendirmeye çalışmak için de sözlerine şöyle devam etti: - Eğer bize muhalefet edenleri; ırklarını, nesillerini kesmek suretiyle cezalandırmazsak, hâkimiyetimize gölge düşer. Hâlbuki biz kuvvetli bir milletiz. Bunlar gibi düşmanlarımıza karşı daima ihtiyatlı bulunuruz ve zararlarından sakınırız. Silahlarımızı iyi kullanırız. Bundan sonra Firavun, adamları ve askerleriyle birlikte, bahçelerini, bostanlarını, hazinelerini, oturdukları debdebeli köşklerini, hâsılı her şeylerini terk ederek yola çıktılar. Firavun ve ordusu güneş doğarken, İsrailoğullarına yaklaştı. İsrailoğulları ile Firavun ve kavmi birbirlerini görecek kadar yakına geldiler. İsrailoğulları, Kıbtîlerin sayıca ve silah bakımından kendilerinden çok ileride olduklarını, dolayısıyla onlara karşı koyamayacaklarını, bir tarafları da deniz olduğundan, kaçmak ihtimallerinin de bulunmadığını düşünerek endişeye kapıldılar. Firavun ve kavminden çok eziyet, zulüm gördüklerinden, onların tesiri altında kalmışlar, çok korkmuşlardı. Bu defa da yine onlardan birtakım cezalar göreceklerini, onların elinde helâk olacaklarını düşünerek, Musa aleyhisselâma dediler ki: "Firavun ve askeri bize ulaşmak üzere! Artık bizim için yaşamak ümidi kalmadı."