Dört sınıf insanın ibretlik hali

A -
A +

Resûlullah efendimiz, her gün, sabah namazını kıldırdıktan sonra, cemaate dönüp; "Hasta olan kardeşimiz var mı? Ziyaretine gidelim" buyururdu. Hasta yoksa; "Cenazesi olan var mı? Yardıma gidelim!" buyururdu. Cenaze olursa, yıkanmasında, kefenlenmesinde yardım eder, namazını kıldırır, kabrine kadar giderdi. Cenaze yoksa; "Rüya gören varsa anlatsın! Dinleyelim, tabir edelim!" buyururdu. Cündüb oğlu Semûre hazretleri anlatır: Resulullah efendimiz bir sabah namazından sonra hastası, cenazesi olan olmayınca, "Bu gece rüyâ göreniniz var mı?" diye sordu. Biz, "Hayır!" diye cevap verdik. Resûlullah, "Fakat bugün ben rüyâ gördüm" dedi ve anlatmağa başladı: Rüyamda iki kişi gelerek elimden tuttular. "Yürü!" dediler. Kendileriyle beraber yürüdüm. Beni engebesiz bir arâziye götürdüler. Orada iki kişiye rastgeldik. Birisi çökmüş bir vaziyetteydi. Diğeri de ayakta duruyordu. Bunun elinde iri ve sert bir kaya parçası vardı. Bu kayayı, önünde çökmekte olanın kafasını olanca hızıyla indirerek onun kafasını yarıyor, sonra da yuvarlanan kayanın peşinden giderek alıp geliyordu. Fakat adamın yarılan kafası eski hâline gelmeden geri dönmüyordu. Döndüğünde aynı hareketi yine yapıyor ve bu işleme böylece devam edip gidiyordu. Beni götürenlere, "Sübhânallah bu da ne?" dedim. Bana, "Yürü!" dediler. Onlarla beraber yürüdüm. Biraz gidince bir adama rastgeldik. Başını yaslayıp yatmıştı. Başka birisi de onun yanında ayakta duruyordu. Elinde demirden kancalar vardı. Bu kancaları yerdekinin ağzının bir yanından takıyor, tâ başının geri tarafına kadar avurdunu yırtıyordu. Bir tarafını bitirince diğer tarafına geçiyor, aynı hareketi o yanına da yapıyordu. Bir tarafını yırtarken diğer tarafı eski hâline geliyor, bu sefer o, o tarafına geçerek aynı işleme devam edip gidiyordu. Beni götürenlere "Sübhânallah, bu da ne?" diye sordum. Bana, "Yürü!" dediler. Biraz gidince bir binâ ile karşılaştık. Bu binanın üst tarafı bir fırın ağzı gibi dar idi. Alt tarafı da genişti. İçine şöyle bir göz attım. Bir de ne göreyim, orası çıplak erkek ve kadınlarla doluydu. Altlarından da kendilerine doğru bir ateş bir alev geliyor. Alev vurduğu zaman, neredeyse dışarıya fırlayacak şekilde yükseliyorlar, alev çekilince yine içine dönüyorlar. Alev tekrar aşağıdan yukarı doğru hücum ettiği zaman hep birden bağrışıyorlar ve bu işlem böylece devam edip gidiyordu. Ben bunu görünce, "Sübhânallah, bunlar da kim?" dedim. Beni götürenler, "Yürü!" dediler. Beraberce yürüdük. Geniş bir nehre geldik. Bu nehrin kan kırmızısı suyu vardı. İçinde bir adam yüzmekteydi. Nehrin kenarında da başka bir adam duruyor ve yanına yaklaşınca, ağzına bir taş atıyordu. Ben yine, "Sübhânallah, bu da ne?" dedim. Beni götürenler, "Yürü!" dediler. Sonra da gördüğüm bütün bu acâyip şeyleri şöyle izâh ettiler: Taşla başının yarılmakta olduğunu gördüğün ilk adam, önce Kur'ân-ı kerime sarıldığı hâlde sonradan onu bir kenara iten, onun esaslarına riâyet etmeyen ve beş vakit farz namazı kılmayan kişidir. Kafasının arka tarafına kadar avurtlarının yırtılmakta olduğunu gördüğün şahıs, sabahtan akşama kadar bir sürü yalan söyleyen ve bu yalanları etrafı kaplayan kişidir. Fırına benzer evdeki gördüklerin, zînâ eden erkek ve kadınlardır. Suyu kan rengindeki nehirde yüzmekte olduğunu gördüğün şahıs, tefecilik yapan kişidir. ------ Tel: 0 212 - 454 38 20 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.dinimizislam.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.