Allahü teâlâ Davud aleyhisselama buyurdu: "Ya Davud! Dostlarımı sev! Dostlarımla samimi dostluk kur, dünya halkı ile de zaruri olarak bir arada bulun. Dinde ancak benim uygun bulduğuma sarıl! Şüpheli gördüğün şeylerden uzaklaş. Seni korumak bana aittir. Böyle yaparsan, senin delilin ve öncün olurum. İstemeden sana verir, zorluklarda sana yardım ederim. Yine ben, zatıma kasem ettim ki, kendisine ve kendi işine bağlananları, işleri ile baş başa bırakırım. Sen her şeyi benden bil. Ameline bağlanma, boşuna zahmet çekersin ve senden kimse istifade edemez. Beni bilmenin, bir haddi hududu olduğunu sanma. Sonra İsrailoğullarına, benimle hiç kimse arasında bir münasebetin olmadığını da bildir. Bunun için tamamen bana bağlansınlar. Ben de, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, hatır ve hayale gelmeyen nimetleri onlara vereyim. Beni, daima iki gözünün önünde sakla ve basiret gözünle bana bak. Baş gözün ile akılları benden uzaklaşanlara bakma. Ben izzet ve celalime yemin ettim ki, denemek veya ilerde yakmak üzere bana kullukta bulunanlara sevab kapılarını açmam. Öğretene tevazu göster, öğrenmek isteyeni yorma. Eğer beni sevenler, öğrenenlerin benim katımdaki mevkilerini bilseydiler, onlara, üzerinde yürüyecek yer olur ve onları baş tacı yaparlardı. Ya Davud! Düştüğü şarhoşluktan bir talebeyi kurtarırsan, seni mücahidlerden yazarım. Benim katımda mücahidler defterine geçenler ise, vahşet görmez ve kimseye muhtaç olmazlar. Ey Davud! Sözümü dinle. Kullarımı, rahmetimden ümitsizliğe düşürme, o zaman ben de senin bana olan arzunu benden keserim." Davud aleyhisselam, bir gün dağlara çıktı. Tövbe ve istiğfar edip ağlamaya başladı. Kendisine, neden ağladığı sorulunca; "Bırakın da ağlama günü geçmeden, et kemikten ayrılmadan, azap melekleri beni yakalamadan önce ağlayayım" dedi. "Ey Davud! Dünya, köpeklerin üzerine toplanıp da sürükledikleri bir leşe benzer. Sen onlar gibi olup, onlarla beraber onu sürüklemeyi arzu eder misin? Ey Davud! Güzel yemek, yumuşak elbise ve batıl şöhret, hem insanlar arasında (bu dünyada), hem de âhirette elde edilsin, bu mümkün değildir." Davud aleyhisselam dedi ki: "Ya Rabbi! Kulların seni ziyaret ederlerse, alacakları ne olur? Sendeki hakları nedir? Zira, her ziyaret edenin, ziyaret edilende hakkı vardır." Allahu teâlâ buyurdu ki: "Ey Davud! Beni ziyaret edenlere, dünyada afiyet verir ve bana mülaki olduklarında (kavuştuklarında) da kendilerine magfiret ederim" buyurdu.