"Dostu dosta kavuşturun!"

A -
A +

Hazreti Ebû Bekir Sıddîk halife olunca nafakası için çarşıda ticaretine devam etti. Dediler ki, sana beytülmâldan nafaka tayîn edelim. Sen Müslümanların işlerini gör. Günlük iki dirhem tayîn ettiler. Yine kendi buyurdular ki, ben zayıf bir kulum. Yevmiye iki dirhemlik amele kudretim yoktur. Öyle olunca, iki dirhem bana harâm olur. Ondan sonra bir dirhem ta'yîn ettiler. Hazreti Ebû Bekir o bir dirhemi alıp, bir testiye koyardı. Nafakasını kendi malından sağlardı. Vefâtları yaklaştığı zaman, o testiyi istedi ve onda olan akçeyi döktü. Kerîmeleri Âişe-i Sıddîka hazretlerine buyurdular ki, bu akçeyi Ömer bin Hattâb hazretlerine götür. De ki, bu mal Müslümanlarındır. Bunu Müslümanlardan ihtiyacı olanlarına versin. Âişe-i Sıddîka da o meblâğı Hazreti Ömer hilâfet makâmına geçince, huzuruna götürüp ve babasının vasiyetlerini beyan ettiklerinde, Hazreti Ömer, ağlayıp, "Ey Sıddîk! Bizi büyük zahmete bıraktın. Ne garîb Ebû Bekir ki, öldükden sonra yine adâlet ettin. Kim senin yolundan yürüyebilir," deyip, mubârek gözlerinden yaş revân oldu. Resûl-i ekrem Efendimizin ahirete intikâlinden sonra, Hazreti Ebû Bekir, hilâfet müddetlerinde, günden güne zayıfladılar. Zayıflıkları gün geçtikçe arttı. Bir gün Âişe-i Sıddîka ona sordular ki, ey benim babam, sana ne oldu ki gün be gün zayıflarsın. Cevâbında buyurdular ki, ey kızım, bilmiş ol ki, Resulullah Efendimizin ayrılığı beni zayıflattı. Hazreti Ebû Bekir Sıddîk dünyadan âhırete göç edince Eshâb-ı kirâmın hepsi bu serveri nereye defnedelim, diye tereddüd ettiler. Hazreti Âişe buyurdu ki, bu tereddüdün aşırı ıstırâbından uyumuşum. Kulağıma bir ses geldi. "Dostu dosta kavuşturun!" diyordu. Uykudan uyanıp, bu hâdiseyi Eshâb-ı kirâma anlattım. Onlar da biz de bu sesi işittik; dediler. Mescid içinde namaz kılanlar bile işittik dediler. Bundan sonra, müşâvereye ihtiyâç kalmayıp, şüpheleri gitti. Sonra götürüp, Habîb-i Ekrem hazretlerinin yanına defnettiler. Câbir bin Abdullah'dan rivâyet edilir. Ebû Bekir Sıddîk vefâtına yakın vasıyet etti. "Ben vefât ettikten sonra, beni şu Beyt-i şerîfin kapısına götürün. Resûl-i ekrem hazretlerinin kabr-i şerîfleri oradadır. O kapıyı çalınız. Eğer o kapı size açılırsa, beni oraya defnediniz." Câbir dedi ki, biz onu alıp, gittik. O kapıyı çaldık, dedik ki, işte Ebû Bekir. İster ki, sizin yanınıza defnolunsun. O kapı açıldı. Biz o kapıyı kimin açtığını duymadık. İçeri giriniz, onu defnediniz, sesini duyduk. Hâlbuki ne bir şahıs, ne bir şey gördük.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.