Resulullah efendimiz birgün, bir köylüyü imana davet etti. Müslüman bir komşumun vefât etmiş kızını diriltirsen, iman ederim dedi. Mezârına gittiler. İsmini söyleyerek kızı çağırdı. Kabir içinden ses işitildi ve dışarı çıktı. "Dünyaya gelmek ister misin?" buyurdu. "Yâ Resûlallah! Dünyaya gelmek istemem. Burada babamın evindekinden daha rahatım. Müslümanın âhireti, dünyasından daha iyi" dedi. Köylü bunu görünce, hemen imana geldi. Hazret-i Câbir bin Abdullah bir koyun pişirdi. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" Eshâbı ile yediler. "Kemiklerini kırmayınız!" buyurdu. Kemikleri toplayıp, mübârek ellerini üstüne koyup duâ etti. Allahü teâlâ koyunu diriltti. Resûlullaha, büyüdüğü hâlde hiç konuşmayan bir çocuk getirdiler. "Ben kimim?" diye sordu. Sen Resûlullahsın diye cevâb verdi. Ölünceye kadar konuştu. Muhammed bin Hâtib diyor ki, küçük idim. Üstüme kaynar su döküldü. Vücûdum yandı. Babam Resûlullaha götürdü. Mübârek elleri ile, tükürüğünü yanan yerlere sürdü ve duâ buyurdu. Hemen yanıklar iyi oldu. Bir kadın, bir kel oğlunu getirdi. Resûlullah, mübârek elleri ile başını sıvadı. Şifâ buldu. Saçları uzamaya başladı. Tirmizî ve Nesâî'nin (Sünen) kitâplarında diyor ki, iki gözü a'mâ bir kimse gelip, yâ Resûlallah! Allahü teâlâya duâ et, gözlerim açılsın dedi. Resulullah efendimiz, "Kusûrsuz bir abdest al! Sonra Yâ Rabbî! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselâmı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselâm! Seni vesîle ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hâtırın için kabul etmesini istiyorum. Yâ Rabbî! Bu yüce Peygamberi bana şefâatçi eyle! Onun hürmetine duâmı kabul et!" duâsını okumasını söyledi. Adam, abdest alıp duâ etti. Hemen gözleri açıldı. Bu duâyı müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksatlarına kavuşmuşlardır. Ebû Tâlib ile bir çölde gidiyordu. Ebû Tâlib, çok susadığını söyledi. Resûlullah efendimizin, hayvandan yere inip, "Susadın mı?" buyurdu ve mübârek ayaklarının ökçesini yere vurdu. Su fışkırdı. "Amcam, bu sudan iç!" buyurdu. Hudeybiye gazâsında suyu az kuyunun yanına kondular. Asker susuzluktan şikâyet ettiler. Bir kova su istedi, içinden abdest alıp bunu kuyuya döktürdü. Bir ok alıp, kuyuya attı. Kuyunun ağzına kadar su ile dolduğunu gördüler.