Eden bulur!..

A -
A +

"Eden bulur", "Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz", "Ne ekersen onu biçersin", "Rüzgâr eken fırtına biçer", "Zulüm payidar olmaz"... gibi yapılan iyiliklerin, kötülüklerin dünyada veya ahırette mutlaka bir karşılığının olacağını bildiren birçok atasözü vardır. İnsan hayvanlar gibi başıboş değildir. Her yaptığının hesabını verecektir. Bunun için yaptığımız her işi, her davranışı iyi hesap etmemiz, iyi araştırmamız gerekir. Yaptığımız bir işin başkasına bir zararı var mı, kul hakkı geçiyor mu, geçmiyor mu iyi düşünmek lazımdır. İşin aslını iyi bilmeden alelacele karar vermek insanı yanıltabilir. Eski zamanlarda, astığı astık kestiği kestik, karşı tarafın sözünü dinlemeden, araştırmadan karar veren bir hükümdar vardı. Bu hükümdar, bir gün hanımı ile sarayının geniş bahçesinde dolaşıyordu. Sarayın bahçıvanı da, bahçenin bakımını yapıyordu. Bahçıvan, hükümdarın hanımı ile beraber kendi tarafına doğru geldiğini uzaktan görünce, O'nu hanımının yanında rahatsız etmemek için ortadan kaybolmak, görünmemek istedi. Fakat nereye giderse gitsin, hükümdar kendisini görecekti. Nasıl ortadan kaybolayım diye düşünürken, altında bulunan ağacın üstüne çıkmak aklına geldi. Hemen bir hamlede ağaca tırmandı. Yapraklarının arasına saklandı. Olacak ya hükümdar da hanımıyla beraber o ağacın altına oturmaz mı? Hükümdarın hanımı ortalıkta kimse olmadığı için kocasıyla rahat konuşuyordu. Bir ara hanımı istirahat için sırt üstü yere uzandı. Bu esnada, yukarı doğru bakınca yaprakların arasındaki bahçıvanı fark etti. Derhal toparlanıp hiddetle bağırdı: "Seninle başbaşa hiç konuşamıyacak mıyım? Adamların hep bizi mi takip edecek? Bu ne haddini bilmezliktir?" Hükümdar şaşırdı, ne olduğunu anlıyamadı: "Sultanım ne oldu, sen demek istiyorsun? Birileri seni rahatsız mı etti?" Eliyle ağacın üstünü gösterip: "Görmüyor musun, adam tepemize çıkmış bizi dinliyor?" Hükümdar, kafasını kaldırınca bahçıvanı gördü. Sesi çıkabıldiği kadar bağırdı: "Bre densiz bu ne cür'et, çabuk in aşağı!" Adamın dizlerinin bağı çözüldü. Eli ayağı tutmuyordu korkudan. Dallara tutunarak inecek hali kalmamıştı. Pat diye aşağıya düştü. Bu arada hükümdarın sesini işiten adamları da yanına gelmişti. Hükümdar: "Derhal bana celladı çağırın, gelsin!" emrini verdi. Bu arada biraz kendine gelen bahçıvan doğrulup ayağa kalktı. Eteklerine sarılıp özrünü beyan ederek hükümdardan affedilmesini talep etti. Fakat nafile. Hükümdar adamlarına tekrar bağırdı: - Nerede kaldı cellat, gelmedi mi daha, şu adam hâlâ konuşuyor? Bahçıvan dedi ki: - Hükümdarım, biliyorum ömrümün sonu geldi. Nasıl olsa beni öldürteceksiniz. Ölmeden önce size önemli bir hadiseyi anlatmak istiyorum. Ne olur beni dinleyin. Beni yine öldürtün, fakat dinledikten sonra öldürtün. Nasıl olsa beni dinlemekle bir zararınız olmayacak. Bu hadise benim için önemli olduğu kadar sizin için de önemlidir!.. Hayatınız ile ilgili. Hükümdar, biraz yumuşamıştı. Bu önemli hadiseyi merak etti. Kendisinin hayatı ile nasıl ilgili olabilirdi. Adamın kaçacak hali yoktu nasıl olsa. "Anlattıklarını dinliyeyim ondan sonra öldürtürüm, gerçekten de belki benimle ilgisi vardır" diye düşündü. Adama dönüp: - Anlat öyleyse. Fakat beni oyalayıp ölümden kurtulmak istiyorsan yanılıyorsun, boşuna uğraşma! ikazını da yaptı. (Devamı yarın)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.