"El­ham­dü­lil­lah i­yi­yim..."

A -
A +

Es­ki­den İs­lam bü­yük­le­ri, pa­ra­ya ih­ti­ya­cı olun­ca, ar­ka­daş­la­rı­na du­ru­mu bil­di­rir­ler. Ar­ka­daş­la­rı da "Ne ka­dar ih­ti­ya­cın var?" di­ye sor­maz, ke­se­si­ni çı­ka­rıp ve­rir­ler­di. Ar­ka­daş­la­rı da, ih­ti­yaç­la­rı ka­da­rı­nı cüz­da­nın­dan alır­lar­dı. Hat­ta ba­zı­la­rı, bir ar­ka­daş, ken­din­den pa­ra is­te­se, "Ni­ye bu­nun ih­ti­ya­cı­nı da­ha ön­ce fark et­me­dim, ni­ye onu is­te­me­ye mec­bur et­tim" di­ye­rek üzü­lüp, ağ­lar­dı. Sık sık ar­ka­da­şı­na, ih­ti­ya­cı­nın olup ol­ma­dı­ğı­nı so­rar­lar­dı. Za­ten ar­ka­da­şa "Na­sıl­sın?" de­mek, "Ne ih­ti­ya­cın var­sa, söy­le, müm­kün­se ça­re­si­ne ba­ka­yım" de­mek­tir. Laf ol­sun di­ye hal ha­tır sor­mak ha­ki­ki ar­ka­daş­lı­ğa sığ­maz. Hal ha­tır so­ra­na, ge­re­ği­ni de yap­mak dü­şer. İs­lam bü­yük­le­ri ba­zan da, Ce­nab-ı Hak­kın ni­met­le­ri­ni ha­tır­lat­mak, bu ni­met­le­re kar­şı ki­şi­nin hamd et­me­si­ni sağ­la­mak için hal ha­tır so­rar­lar­dı. Pey­gam­ber efen­di­miz, bir kim­se­ye "Na­sıl­sın" bu­yur­du. O kim­se, "İyi­yim" de­di. Üçün­cü de­fa so­run­ca o kim­se, "El­ham­dü­lil­lah iyi­yim" de­di. Pey­gam­ber efen­di­miz, "İş­te sen­den bu ce­va­bı bek­li­yor­dum. Bu­nun için so­ru­yu tek­rar­la­dım" bu­yur­du. Al­la­hü teâ­lâ, Haz­re­ti Mu­sa'ya bu­yur­du ki: "Bir kim­se, ken­di­ne ver­di­ğim ni­me­ti ben­den bi­lip ken­din­den bil­mez­se, ni­met­le­rin şük­rü­nü eda et­miş olur. Bir kim­se de, rız­kı­nı ken­di ça­lış­ma­sı ile bi­lip, ben­den bil­mez ise, ni­me­tin şük­rü­nü eda et­me­miş olur" bu­yur­du. Pey­gam­ber efen­di­miz bu­yur­du ki: "Be­nî İs­ra­il'de bir âbid var idi. Beş yüz yıl iba­det et­miş­ti. Kı­ya­met gü­nü Al­la­hü teâ­lâ, 'Bu âbi­di be­nim ih­sa­nım­la Cen­ne­te gö­tü­rün!' bu­yu­rur. Âbid, 'Ben ih­san ile de­ğil, yap­tı­ğım beş yüz yıl­lık iba­det­le Cen­ne­te gir­mek is­ti­yo­rum' der. Al­la­hü teâ­lâ em­re­der, he­sa­bı gö­rü­lür. Yal­nız göz ni­me­ti beş yüz yıl­lık iba­det­ten faz­la ge­lir. Me­lek­ler âbi­di Ce­hen­ne­me gö­tü­rür­ler. Âbid, 'Ya Rab­bi be­ni rah­me­tin­le, ih­sa­nın­la Cen­ne­te koy' di­ye du­a eder. Al­la­hü teâ­lâ bu­yu­rur ki: 'Ey ku­lum, se­ni yok­tan kim ya­rat­tı?' Âbid, 'sen ya­rat­tın' der. 'Se­ni ya­rat­mam, se­nin ta­ra­fın­dan mı ol­du, yok­sa be­nim ih­sa­nım­la, be­nim rah­me­tim­le mi ol­du?' Âbid, 'se­nin rah­me­tin­le ol­du' der. Al­la­hü teâ­lâ ver­di­ği ba­zı ni­met­le­ri de sa­yar. Âbid, 'Hep­si se­nin rah­me­tin­le, ih­sa­nın­la ol­du' der." Ha­dis-i şe­rif­te, "Az ve­ya çok bir ni­me­te ka­vu­şan, 'El­ham­dü­lil­lah' der­se, Al­la­hü teâ­lâ, o kim­se­ye bu ni­met­ten da­ha iyi­si­ni ve­rir" bu­yu­rul­du. Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.