En iyi ve en kötü iki şey

A -
A +

İnsanın bedeni genel olarak şu üç kısımdan meydana gelmiştir: Birincisi, kalbidir. İkincisi,dilidir. Üçüncüsü de vücudunun diğer uzuvlarıdır. Cenâb-ı Hak, bu üç kısımdan her birine bir özellik, bir şeref vermiştir. Meselâ kalbi, kendini ve birliğini tanıyacak kabiliyette yaratmak sûretiyle onu şereflendirmiştir. Dili ise, kendisinden başka ilâh bulunmadığına şehâdet edecek ve Kur'ân-ı kerîm okuyacak bir yetenekte yaratmak sûretiyle şereflendirmiştir. Diğer uzuvları da namaz kılacak, oruç tutacak ve diğer ibâdetleri yapacak bir kabiliyette yaratarak şereflendirmiştir. Ayrıca, Allahü teâlâ, insan vücudunun her bir organına bir gözcü, bir muhâfız dikmiş; kalbin muhâfazasını ise, kendi velâyeti altına almıştır. Öyle ki, kulun kalbindekini Allahtan başkası bilemez. Allahü teâlâ, insanın diline birtakım muhâfızlar koymuştur. Meselâ Kur'ân-ı kerîmde, "İnsanoğlu bir söz sarfetmeye dursun, onun yanında mutlaka hazır bir gözcü vardır" buyurulmuştur. Diğer uzuvlara da birtakım emirler ve yasaklar yüklemiş, bazı şeyleri yapmakla, bazılarından da sakınmakla onlar sorumlu tutulmuştur. Bütün bunlardan sonra da, her bir organın, mükellef olduğu vazîfeye vefâ göstermesi; îmânda sebât etmesi, kimseye hased etmemesi, hıyânet etmemesi, hîle yapmaması gerekir. Dilin vefâsı, gıybet etmemesi, yalan söylememesi, lüzûmsuz, boş sözler sarfetmemesidir. Diğer organların vefâsı da, Cenâb-ı Hakkın emirlerine karşı gelmemesi, hiç bir müslümana sıkıntı, ezâ vermemesidir. Bir kimse, kalbin mükellef olduğu şeyleri, dil ile reddederse o kâfir olur, dinden çıkar. Âzâsının mükellef olduğu şeyleri edâ etmezse, meselâ kalb ile tasdîk ve dil ile ikrâr etmekle beraber, namazını kılmaz, orucunu tutmazsa o da günâhkâr olmuş olur. Bir defasında hazret-i Ömer, bir genci görünce şöyle buyurdu: "Delikanlı! Eğer üç şeyin kötülüğünden kendini korursan, geçlik çağının sebep olduğu şeyden korunmuş olursun: Dilinin kötülüğünden, cinsî arzularının kötülüğünden, bir de midenin kötülüğünden korunursan, kendini gençliğin kötülüklerinden korumuş olursun." Hazret-i Lokman Hakîm birisinin işinde çalışıyordu. Çalıştığı kimse, "Şu koyunu kes ve en güzel iki parçasını pişirip bana getir!" dedi. Hazret-i Lokman koyunu kesti, yüreği ile dilini pişirip efendisine sundu. Başka bir zaman da, en kötü iki parçasını istedi. Hazret-i Lokman, bu defa da yine yüreği ile dilini pişirip götürdü. O kimse bunun sebebini sorunca buyurdu ki: "Temiz oldukları takdirde bedende kalb ile dilden daha güzel iki et parçası yoktur. Pis oldukları takdirde ise onlardan daha kötü iki et parçası yoktur." Peygamber efendimiz, Muâz İbni Cebel hazretlerini Yemen'e göndermişti. Hazret-i Muâz, vedâ edip ayrılırken şöyle dedi: - Yâ Resûlallah bana nasîhat et. Resûlullah efendimiz dilini işâret ederek buyurdular: - Diline sâhip ol. Muâz, tekrar nasîhat istedi. Peygamber efendimiz, - Yâ Muâz! İnsanların yüzüstü Cehenneme düşmelerine sebep, dillerinden başkası değildir,buyurdu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.