En kıymetli iş!

A -
A +

Hayatta ilim öğrenmekten daha kıymetli, daha güzel birşey yoktur. Bir Müslümanın, kendisine farz olan bir meseleyi öğrenmesi bütün dünya nimetlerine sahip olmasından daha iyidir. Çünkü, işlerin hepsi, ilim ile doğru olur, ilimsiz bir şey yapılamaz. Peygamber efendimize: - İşlerin hangisi üstündür, diye üç kere suâl edildi. Peygamber efendimiz her seferinde: - İlimdir, buyurdu. - Yâ Resûlallah bunun hikmeti nedir? diye suâl edildiğinde: - Çünkü hiçbir şey ilimsiz doğru olmaz ve onsuz hiç kıymeti olmaz, buyurdu İnsan birçok sıkıntılara katlanarak, amel işlemektedir. Bunlar ilimsiz olarak yapılırsa, hepsi boşa gidebilir. İlim ve ibâdetin aslı iki şey ile elde edilir: Birincisi, kalbin dünya sevgisinden kurtulması, ikincisi de az yimek, mideyi tıka basa doldurmamaktır. İbâdetlerde ihlâs ancak bu iki şey ile elde edilir. Bir kimsenin kalbi dünya sevgisi ile, dünya nimetlerine muhabbet ile doluysa, ondan ihlâslı amel meydana gelmez. Midesi dolu olan kimsede de nefsin arzûları eksik olmaz. Bu arzûlar, kalbi tesîr altına alır. Böyle bir kimsenin de cenâb-ı Hak nazarında kıymeti yoktur. Mubâhların fazlasından ve haramlardan sakınmalı, nefsin hoşuna giden kötü işlerden uzak durmalıdır. Fesatlık, çekememezlik, kin, kendini beğenme, cimrilik gibi kötü huyları kalbden çıkarmak lâzımdır. Bir kimsenin, itâatli iyi huylu kul olabilmesi için dört şart vardır: 1- Uzun emelli olmamak. 2-Cenâb-ı Hakkın vaadinden emîn olmak. 3-Cenâb-ı Hakkın taksimine yâni verdiği rızıklara râzı olmak. 4- Mideyi haramlardan korumak. Kim ki, bu dört şeyi yerine getirirse, nefsini itaat altına almış olur. Eski kitaplarda bununla ilgili şu misal verilir: İnsan bedeni eyerlenmiş bir at gibidir. Eğer, atın eyeri ve gemi gereği gibi yapılmışsa, harp yerinde çok işe yarar. Eğer at terbiye edilmemişse, eyeri düzgün değilse işe yarayacağı yerde huysuzluk eder. Hem kendi kanının dökülmesine, hem de sahibinin ölmesine, mahvolmasına sebep olur. Nefsine hâkim olan her ni'mete kavuşur. Âyet-i kerîmede meâlen, "Nefsini hevâ ve şehvetlerden uzak tutan kimsenin menzil ve karargâhı Cennettir" buyurulmuştur. A'raf sûresinde de meâlen "... Bu kimsenin hâli, koğsan da, kendi hâlinde bıraksan da, dilini çıkartıp soluyan köpek gibidir..." buyurularak, nefsinin arzûları peşinde koşan kimse köpeğe benzetilmiştir. Hadîs-i şerîfte de, "İnsanlar, yâ âlim veya talebedir. Bu ikisinden olmayanda hayır yoktur" buyuruldu. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, akıllı olan kimse, yâ âlim olur yâ talebe. Bugün gerçek manada âlim bulmak çok zor olduğu için, din bilgilerini eski âlimlerin fıkıh kitaplarından öğrenmek zorundayız. İlmihâlini bilmeyen kimse mutlaka öğrenmelidir. Ancak, dinini bilen ve yaşayan kimse Peygamber efendimizin buyurduğu hayırlı kimselerden olur. Nefsi terbiye etmek zor değildir. Uğraşıldığı takdirde en azgın köpekler bile terbiye edilmektedir. İlim sahibi olan, tövbe edip, nefsi ile mücâdele eden, Allahü teâlânın lütûf ve keremine mazhar olur. Böyle kimse, Allahü teâlânın beğendiği kimsedir. Onun gönlü Allahü teâlânın nazargâhıdır. Bu kimse sadece Allahü teâlânın rızâsını istediği için, ihsânlardan mahrûm kalmaz. Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.