Hakîkî bir din âliminin bir saat kadar sohbetinde bulunmak, yediyüz sene nafile ibâdet etmekten daha hayırlıdır. Hazret-i Ali vasiyetlerinden birinde diyor ki, Resûlullahtan "sallallahü aleyhi ve sellem" işittim. Buyurdu ki, "Kırk gün içinde bir âlim meclisinde bulunmayan bir kimsenin kalbi kararır. Büyük günâh işlemeye başlar. Çünkü ilim kalbe hayat verir. İlmsiz ibâdet olmaz. İlmsiz yapılan ibâdetin faydası olmaz!". (Künûz-üd-dekâ'ık)daki hadîs-i şerîfte, "Âlimin yanında bulunmak ibâdettir" ve "Fıkıh ilmi meclisinde bulunmak, bir senelik ibâdetten daha hayırlıdır" ve "Evliyâyı görünce, Allah hâtırlanır" ve "Herşeyin kaynağı vardır. Takvanın menba'ı, âriflerin kalbleridir" ve "Âlimin yüzüne bakmak ibâdettir" ve "Onlarla birlikte bulunan kötü olmaz!" ve "Ümmetimin âlimlerine hurmet ediniz! Onlar yeryüzünün yıldızlarıdır" buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfler gösteriyor ki, hayatta hakiki rehber İslâm âlimleridir. İşte bunun için, Tâbi'înin en üstünü olan Veysel Karanî, Eshâb-ı kirâmın en aşağısının derecesine yetişememiştir. (Peygamberimizi îmanı var iken görenlere (Eshâb) denir. Göremeyen, fakat Eshâbdan birini görenlere (Tâbi'în) denir.) Hiçbir üstünlük, sohbetin üstünlüğü kadar olamaz. Çünkü, sohbete kavuşanların yani Eshâb-ı kirâmın îmanları, sohbetin bereketi ve vahyin bereketi sâyesinde, görmüş gibi kuvvetli îman olur. Sonra gelenlerden hiçbir kimsenin îmanı, bu kadar yüksek olmamıştır. Ameller, ibâdetler, îmana bağlıdır ve yükseklikleri, îmanın yüksekliği gibi olur. Eshâb-ı kirâm "aleyhimürrıdvan" arasındaki uygunsuzluklar ve muhârebeler iyi düşünceler ve olgun görüşler ile idi. Nefsin arzûları ile ve cehâlet ile değildi. İlim ile idi. İctihâd ayrılığından idi. Evet bir kısmı ictihâdda hatâ etmişti. Fakat, Allahü teâlâ, ictihâdda hatâ edene, yanılana da, bir sevâb vermektedir. İşte, Eshâb-ı kirâm için, Ehl-i sünnet âlimlerinin tuttuğu yol, bu orta yoldur. Yani, taşkınlık da, gevşeklik de etmeyip, doğruyu söylemişlerdir. En sâlim ve sağlam yol da budur. Bazıları Ehl-i beyti sevmekte taşkınlık yaptılar. Ehl-i beyti sevmek için, üç halîfeyi ve bunlara bî'at eden Eshâbın hepsini "radıyallahü teâlâ aleyhim ecma'în" sevmemek, hepsine düşman olmak lâzımdır dediler. Hâricîler, yani Yezîdîler ise, bu sevgide gevşeklik yaptılar. Ehl-i beyte düşman oldular. Her meselede olduğu gibi bu meselede de yine en doğrusu, Ehli sünnet alimlerinin bildirdiği orta yoldur.