Dâvud aleyhisselâm bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Onun bu davranışı Muhammed aleyhisselâmın ümmeti için de bir ölçü olmuştur. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâya en sevimli oruç, Dâvud'un orucudur. O bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Allahü teâlâya en sevimli namaz da Dâvud'un namazı idi. O, gecenin yarısında uyur, üçte birinde namaz kılar, altıda birinde yine uyurdu.) Dâvud aleyhisselâm, Allahü teâlânın azabını hatırladığı zaman mafsalları gevşer, tamamen kendisini salıverir; Allahü teâlânın rahmetini hatırlayınca da eski hâline dönerdi. Dâvud aleyhisselâm, gece ve gündüz bütün günü ailesi arasında bölüştürmüştü. Hiçbir saat yoktu ki, çoluk çocuğundan, o sırada ibadet eden birisi bulunmasın. Böylece onun ailesi, günün yirmi dört saatini ibadetle geçirirdi. Nitekim ayet-i kerimede, (Ey Dâvud ailesi! Şükredin! Kullarım içinde gereği gibi Allaha şükreden azdır.) [Sebe 13] buyurulmaktadır. Dâvud aleyhisselâm, bir münacatında dedi ki: "Ilâhi! Seni hatırlayıp zikredenlerin meclisinden geçip, gafillerin meclisine gitmek istediğim vakit, oraya gitmeden ayaklarımı kır; zira senin böyle yapman, benim için büyük bir lütuftur." Resulullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: -Hazreti Dâvud (aleyhisselâm)'un duaları arasında şu da vardır: "Allahım! Senden sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine beni ulaştıracak ameli taleb ediyorum. Allah'ım! Senin sevgini nefsimden, âilemden, malımdan, soğuk sudan daha sevgili kıl." Dâvûd aleyhisselâm; "Ya Rabbî! Seni nerede arayayım!" deyince, cevap olarak; "Ben, benim için kalpleri kırılmış, benim için kalpleri harâb olmuşların (evliyânın) yanındayım." buyruldu. Dâvûd aleyhisselâm Allahü teâlânın azâbını hatırladığı zaman, mafsalları gevşer, tamamen kendisini salıverir, Allahü teâlânın rahmetini hatırlayınca, eski hâline dönerdi. Allahü teâlâ Dâvûd aleyhisselâma şöyle vahyetti: -Ey Dâvûd! Biliyor musun, kullarımdan kimin günâhını bağışlamayı severim? Dâvûd aleyhisselâm; -Onlar kimdir, yâ Rabbî? dedi. Allahü teâlâ; -Günahlarını hatırladığı zaman, içi titreyenlerdir, buyurdu.