Peygamber efendimiz, Hz. Hamza ve diğer bir kısım Müslümanlar Hz. Erkam'ın evinde bulunuyorlardı. Bir ara kapı vuruldu. Gelen kimsenin, silâhlarını kuşanmış şekilde Hz. Ömer olduğu görülünce, bazıları endişeye kapıldı. Hz. Hamza; - Gelen tek bir kişidir. Bu kadar endişeye lüzûm yok. Eğer, hayır için geldi ise hoş geldi. Yok eğer şer için geldi ise kendi kılıcı ile başını keserim, dedi. Dışarı çıktı ve dedi ki: - Yâ Ömer! Sen ne zannedersin? Biz Abdülmuttalib evlâdıyız. Her birimiz Allahü teâlânın izni ile demiri çiğneyip havaya püskürtürüz. Allah ve Resûlü için can ve baş fedâ ederiz. Sen Resûlullaha zarar vereceğini zannediyorsan aldanıyorsun!.. Sevgili Peygamberimiz, bu konuşmaları işittiler. Endişeye luzum olmadığını bildirdiler. Kendileri gelerek, iltifat ile Hz. Ömer'i karşıladı. Hz. Ömer de Müslüman oldu. Bu iki kahraman sayesinde Müslümanlar kuvvet buldular, ibâdetlerini açıktan yapmaya başladılar. Hz. Hamza ile Hz. Ömer'in arka arkaya İslâma girişleri, önemli bir hâdise oldu. Müslümanların müşriklere karşı büyük bir zaferi oldu. Derin izler bıraktı. Çünkü, altıncı senede Müslüman olmuş bulunan Hz. Hamza, eshâbın otuzdokuzuncusu, Hz. Ömer kırkıncısı iken bundan sonra Müslüman olanların sayısı hızla artmış yedinci senede üç yüzü bulmuştu. * * * Hz. Hamza bir gün, Cebrâil aleyhisselâmı kendi aslî şeklinde görmeyi arzu ettiğini, Peygamber efendimize bildirdi. Peygamber efendimiz de Hz. Hamza'ya sordular: - Onu görmeye dayanabilir misin? - Evet dayanırım. - Öyle ise yere otur da bak! Hz. Hamza Cebrâil aleyhisselâmı görünce, bayıldı, arkası üstüne düştü. Hz. Hamza, Hz. Zeyd bin Hârise, Hz. Ebû Mersed Kennaz, Hz. Enes ve Hz. Ebû Kerse ile beraber Medîne'ye hicret etti. Peygamber efendimiz Medîne'ye geldiklerinde, Mekkeli Müslümanları hem kendi aralarında, hem de Medîneli Müslümanlarla kardeş yaptı. Kendi aralarında da, Hz. Hamza'yı, Zeyd bin Hârise ile kardeş yapmıştı. Hz. Hamza bu kardeşini çok sever ve muharebeye çıktığı zaman her şeyini ona emânet ve vasiyet ederdi.