Peygamber efendimizi hayatta iken ve peygamber iken bir ân gören, eğer âmâ ise bir ân konuşan mü'mine Sahâbî denir. Peygamber efendimizi sevenin, O'nun Ehl-i beytini ve Eshâbını, ya'nî arkadaşlarını da sevmesi lâzımdır. Eshâb-ı kirâmın hepsi, Ehl-i beyti seviyordu. Buna inanmıyanlar, yanî Eshâb-ı kirâmı Ehl-i beyte düşman zannedenler, âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere inanmamış olur. Ehl-i beytin sevgisi, Ehl-i sünnetin sermâyesidir. Her işte olduğu gibi, Ehl-i beyte sevgide de aşırıya kaçmamalıdır. Meselâ, hazret-i Ali'yi, Eshâbın en üstünü bilmek, peygamber bilmek, ilâh bilmek ona hürmet, saygı olmaz, Ona hakaret olur. Onu üzmüş olur. Nitekim halifeliğinde birisi kendisine, ilâh dediğinde, çok üzülmüş, o kimseyi cezâlandırmıştı. Hadîs-i şerîfte, "Sırât köprüsünden ayakları kaymadan geçenler, Ehl-i beytimi ve Eshâbımı çok sevenlerdir." buyuruldu. Peygamber efendimiz, Eshâbından hiçbirinin sonradan kâfir olmıyacağını, ya'nî müslümanlıktan çıkmıyacağını, hepsinin Cennete gideceklerini haber verdi. Allahü teâlâ, Eshâb-ı kirâmdan râzı olduğunu, onları sevdiğini Kur'ân-ı kerîmde bildiriyor. Allahü teâlânın sıfatları ebedîdir, sonsuzdur. Bu bakımdan Eshâb-ı kirâmdan râzı olması da sonsuzdur. Eshâb-ı kirâmdan hiçbiri, Peygamber efendimizin vefâtından önce de sonra da mürted olmamış, ya'nî müslümanlığı bırakmamıştır. Eshâb-ı kirâmdan hiçbiri mürted veya münâfık olmaz. Çünkü Allahü teâlânın bunlardan râzı olması değişmez. Münâfıklardan birkaçının, îmânsızlıklarını sonradan açıklamaları, Eshâb-ı kirâmın sonradan mürted olması demek değildir. Eshâb-ı kirâmın tamamı Cennetliktir. Kur'ân-ı kerîmde "Hepsine (Cenneti) vadettik" buyuruluyor. Bunun için bu mübârek insanlardan bahsederken sıradan bir insandan bahseder gibi konuşmamalıdır. Her zaman edebli, terbiyeli olmalıdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Allahın, meleklerin ve bütün insanların la'neti, Eshâbıma kötü söz söyliyenin, üzerine olsun!"