Eski bir bayram hatırası

A -
A +

Bazı olaylar hafızada iz bırakıyor. İnsan bunları bir türlü unutamıyor. Mesela, bundan tam yirmi üç sene önce, Fatih'te bir bayram günü bayram namazından sonra hoca efendinin kürsüden yaptığı o tesirli nasihati hiç unutamıyorum. Çok hoşuma gittiği için o gün camiden çıkınca hemen yazmıştım. Bu güzel nasihatleri bu bayram sizinle paylaşmak istedim: "Rabbime şükürler olsun. İslamiyetin garib olduğu, kahhar sıfatının tecelli ettiği bir zamanda, onun dinini, aşk ile, gayret ile yaşamaya çalışan insanlara ne mutlu. Allahü tealanın dinine hizmet edenlerin gittiği yerlere melekler kanadını sererler. Hadisi şerif bildiriyor bunu: "Ya Eba Hüreyre! Allahın dinini, Allahın kullarına öğret. Onları öğretmeye giderken bastığın yere, melekler kanatlarını serer. Gökteki melekler, yerdeki hayvanlar, gökteki kuşlar, denizdeki balıklar senin için dua ederler. Kıyamette sana öyle bir makam ihsan olunur ki, peygamberler gıbta ederler..." Elhamdülillah. Bu müjdeye mazhar olan kardeşlerimiz olduğunuza inanıyorum. Çok bahtiyarsınız kardeşlerim. Cenab-ı Hakkın bu nimetine karşı çok şükrediniz. Bir kardeşinize kitap vermek, ona nasihat etmek de küçüksenmeyecek bir hizmettir... Belki bu hizmetler esnasında çok sıkıntılar çekiyor, çok üzülüyorsunuz, çok yese düştüğünüz anlar da oluyor. Ama biliniz ki Eshabı kiramın, hatta enbiya-ı izamın çektiği sıkıntılar bunlardan daha fazlaydı. Onlar bu sizin çektiğiniz sıkıntılardan kat kat fazlasını çektiler. Bu sıkıntılar hizmet edenlerin aşkını, hevesini arttırır... Allahü teâlâ ne buyuruyor? Nimetime şükrederseniz, arttırırım buyuruyor. Onun yolunda çalışmaktan, onun dinini yaşamaktan ve onun dinine hizmet etmekten büyük nimet olur mu? Bu nimetin devamı için şükredeceğiz. Evvela bizi bu hizmete şürükleyen kuvvetli imanımıza şükredeceğiz. İmana nasıl şükredilir? Ayeti kerimeler bunu bildiriyor. Mesela ayeti kerimede, "Ey müminler, ey imanla şereflenenler! Bu nimetin şükrünü ifa edebilmeniz için birbirinizi seviniz" buyuruyor. Ananızdan babanızdan kardeşinizden daha çok birbirinizi seviniz diyor. Evet, birbirimizi seveceğiz. Birbirimizin kalbini kırmamak için titreyeceğiz. Zaten müminin kalbini kırmak, kalbini incitmek haramdır. Hele böyle mübarek kardeşlerimizi incitmek, hele hele darılmak, münakaşa etmek. Allah muhafaza etsin. Bazen işitiyorum, falanca kardeşimizle falanca kardeşimiz birbirleriyle münakaşa etmiş, kalbleri kırılmış, konuşmuyorlarmış. Eyvah diyorum, gelecek için yese düşünüyorum, ümidsizliğe kapılıyorum, çok üzülüyorum. Aman elhazer, elhazer, elhazer. Sakınalım. Birbirimizi incitmeyelim. Evet, peygamberlerden maada herkesin kusuru var. Hepimizin günahı var. Şu toplulukta günahı az olan da var, çok olan da var. Bana sorarsanız günahı çok olan hangimiz biliyor musunuz? Benim, ben... Çünkü benim yaşım, bir iki kardeşimiz müstesna, hepinizden daha çok. Günah zamanı çok olunca, günah da çok demektir. Evet, emin olunuz, kalbimden Rabbime yalvardım. Ya Rabbi diyorum, şu mübarek kardeşim hürmetine benim günahlarımı affet ya Rabbi. Kalbimden hep böyle geçiriyorum. Ya Rabbi senin için rahatını, çoluğunu, çocuğunu Ramazanı şerifde bir tarafa bırakarak, senin dinini yaşamaya ve gece gündüz hizmet etmeye çalışan, bu fitne ve fesad zamanında, bu iman ve bu aşk ile çırpınarak mücadele eden kardeşlerim hürmetine beni affet ya Rabbi diye dua ettim kardeşlerim. Binaenaleyh günahsız insan olmaz. İşte birbirimizin kusurlarını görmeyeceğiz. İyiliklerini göreceyiz. Kusurları affedeceğiz. Sabredeceğiz. Sabredenlerin gideceği yer neresidir? Sabredenin gideceği yer, cennettir diyor hadis-i şerifte. Onun için birbirimizi incitirsek dahi, karşısındakinin sabretmesi lazım, ona dua etmesi lazım. Müslümanlık budur. Din kardeşliği budur. (Devamı yarın)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.