"Eziyet ve sıkıntı kapısını kapalı tut!"

A -
A +

Sâlim bin Abdullah, Abdullah bin Ömer'in oğlu ve hazret-i Ömer'in de torunudur. Herkes tarafından sevilen, İslâmın güzel ahlâkı ile bezenmiş, dinde büyük derecelere kavuşmuş bir zâttı. Hazret-i Ömer'e çok benzerdi. Zamanının halîfesi, Ömer bin Abdülazîz hazretleri, kendisine mektup yazarak dedi ki: "Kendim tâlib olmadığım hâlde, halîfelik vazîfesi bana verildi. Allahü teâlâ böyle takdîr etmiş. Yüklendiğim bu vazîfede beni muvaffak kılmasını, insanları söz dinler ve itâ'atkâr eylemesini, yardımcı kılmasını, benim onlara karşı merhamet ve adâletle muâmele etmemi nasîb eylesin! Bu mektubum sana ulaşınca, bana, dedeniz Ömer bin Hattâb'ın yaşayışı ve ahlâkı ile alâkalı bilgi lütfediniz. Çünkü ben O'nun izindeyim. O'nun hayatını ve yaşayışını kendime örnek alıyorum. Allahü teâlâ bizi bu yolda muvaffak eylesin!" Sâlim bin Abdullah hazretleri, Halîfeye şöyle cevap yazdı: "Onlardan ibret al!" "Ey Ömer! Dünyada iken çeşit çeşit lezzetleri tadıp hayatını zevk ve sefâ içinde geçirenlerin, öldükten sonra kafataslarına, o güzelim gözlerin akıp yerlerinde meydana gelen korkunç çukurlara bak! Yine haram-helâl demeden ne bulduysa karnına dolduran kimselerin, öldükten sonraki hâline bak! O doymak bilmeyen karınlarının parçalanıp, ne iğrenç hâle geldiğine bak da ibret al! Bunların içinde senin gibi hükümdar olanlar da vardı. Şimdi bunlar, yerin altında leş olmuşlar. Sağlığında kendisini hesaba katmadıkları kimseler bile, bunlardan tiksinmektedirler. Allahü teâlâ, dünya hayatını çok kısa eyledi. Onun başından sonuna kadar olan zamanı, günün bir saati gibi yaptı. Sonra dünya ve dünyadakilerin son bulmalarını diledi ve Kasas sûresinde meâlen şöyle buyurdu: "O'nun zâtından başka her şey yokluğa mahkûmdur. Geçerli hüküm ancak O'nundur. Ve öldükten sonra hep O'na döneceksiniz." Allahü teâlâ, insanlara peygamberleri vâsıtasıyla kitaplar gönderdi. Bunlarla emirlerini ve yasaklarını helâl ve haramları, emirlerine itâ'at edenlere vereceği mükâfatı ve isyân edenlere de vereceği cezâyı bildirdi. Ey Ömer! Sen şimdi sıradan bir insan değilsin! Büyük bir vazîfeyi üzerine aldın. Bu husûsta Allahü teâlâdan başka yardımcın yoktur. Kendini ve ehlini muhâfaza edip, hak ve hukûku gözetmen büyük bir ni'mettir. Çünkü senden önce geçenlerden bir kısmı yapacaklarını yaptılar. Hakkı öldürüp bâtıl ve bid'at şeyleri ortaya çıkardılar. Ortaya çıkardıkları bu bid'atleri, Sünnet-i Seniyye zannettiler. Bid'at ehli kimselerin yetişmesine fırsat verdiler. İlim sahiplerine fırsat verdilerse de çok eziyet ettiler. Sen onlara rahatlık ve genişlik vermekle beraber, eziyet ve sıkıntı kapısını kapalı tut! Eğer sen, Allahü teâlânın rızâsını gözetirsen, Allahü teâlâ sana yardımcı kimseler gönderir. Allahü teâlânın yardımı herkesin niyetinin derecesine göredir." Sâlim bin Abdullah hazretlerine, "Dedeniz hazret-i Ömer'den bir nakil yapar mısınız?" dediklerinde şöyle cevap verdi: -Dedem hazret-i Ömer buyurdu ki: "Vallahi biz dünya zevklerine rağbet etmeyiz. İstesek bir hayvan kestirir, yanına üzüm şırası yaptırır yer, içeriz. Fakat, yemeyi içmeyi, zevki sefâyı öbür dünyaya bırakmak istiyoruz. Çünkü Allahü teâlâ meâlen şöyle buyuruyor: "Kâfir olanlara, ateşe atılacakları gün şöyle denir: Siz dünya hayatında bütün zevklerinizi yaşayıp bitirdiniz ve bunlarla sefâ sürdünüz. Artık bugün hakaret azâbı ile cezâlanacaksınız, çünkü yeryüzünde haksız yere kibir taslıyor, bir de dinden çıkıyordunuz fâsıklık ediyordunuz." "Kardeş ve evlad bil!" Ömer bin Abdülaziz hazretleri, diğer âlimlerden de nasihat istedi: - Halk hilâfeti büyük bir ni'met olarak görüyorsa da ben taşıyamayacağım kadar ağır bir yük olarak görüyorum. Bu yükün altına mecbûren girmiş bulunuyorum. Bu yükü nasıl taşıyabilirim, bu konudaki nasîhatleriniz nedir? Âlimler kendisine şu nasîhatte bulundular: - Yarın kıyâmet günü kurtulmak istersen, Müslümanların ihtiyarlarını baban, gençlerini kardeşin ve küçüklerini de evlâdın bil! O zaman bütün Müslümanlara kendi evindeki, ana-baba, kardeş ve evlâd gibi muâmele etmiş olursun! Halife Ömer bin Abdülaziz bu nasihatlere uygu olarak devleti adalet ile idare etti. Öyle oldu ki zamanında, refah o kadar yükselmişti ki, Müslümanlar zekâtını verebilmek için, günlerce yol yürümek, zekât verecek kimse aramak zorunda kalıyorlardı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.