Hazreti Ömer halife iken, Hazreti Nu'mân'ı serdâr yapıp, Acem diyârına gönderdi. Nihâvend ile Hemedân'ı fethettiler. Bir Mecusî Acem, Mugîre'nin elinde esîr iken, koynundan bir kutu çıkarıp, dedi ki: Babam bana bu kutuyu verdiği zamanda, vasiyet etmiştir ki, pâdişâh olduğun vakit bunu açasın. Ben şimdiden sonra pâdişâh olacak değilim, deyip, kutuyu Mugîre hazretlerine teslîm etti. Mugîre de, kutuyu eline alıp, bütün İslam askeri içinde açıp, gördüler ki, içi çok kıymetli mücevher ile doludur. Hepsi dediler ki; bu kutu ceng ile alınmamıştır. Yine bunu aynı şekilde, Emîr-ül mü'minîn Ömer'e gönderelim. O kutuyu bir kutu içine koyup ve mühürleyip, Hazreti Ömer'e gönderdiler. Hazreti Ömer de kutuyu Eshâb-ı güzîn arasında açıp, gördükten sonra, götüren kimseye; bu da gâzîlerin hakkıdır. Satsınlar, akçesini, gâzîlere taksîm etsinler, diye emretti. Sonra o kutuyu yine İslam askeri içine gönderip, etraftan gelen zenginler toplanıp, satın aldılar. Otuz bin kişinin her birine onarbin akçe düştü. Husûsan, önce mağlûb ettikleri askerin malından beytülmâl için beşte bir ayrıldıktan sonra, adam başına altmış bin akçe hisse düşmüş idi. Altından ve gümüşten gayri çok mal ve ganîmet ele geçmiş idi. Bu gazâlarda tahsîl olunan mal ve ganîmetlerden, Hazreti Ömer bir habbesini kabûl etmezdi. Cümlesini fakîrlere ve gâzîlere sarf ederdi. Hazreti Ömer hilâfeti zamanında, Sâriye hazretlerini, İslam askeri ile, bir gazâya gönderdiler. Gazâ yapılacak yere varıp, bir dağın eteğinde konakladılar. Müslümanların mola verdikleri dağın arkasında bulunan kâfirler, onları gâfil avlayarak hücûm etmek istediler. O sırada, Hazreti Ömer Medîne-i münevverede cuma günü minber üzerinde, hutbe okurken, yüksek sesle, üç kere nidâ ettiler; "Yâ Sâriye el-Cebel-el-Cebel". (Yâ Sâriye, dağa, dağa.) Allahü teâlâ, kudreti ile Hazreti Ömer'in o sesini, o hâl içinde bulunan Sâriye hazretlerinin mubârek kulaklarına işittirdi. O ses sebebi ile arkalarını dağa verdiler. Düşmana gâlip gelip, onları hezîmete uğrattılar. Hazreti Ali o günün ve o sâatin târîhini bir tarafa yazdı. Hazreti Sâriye, İslam askeri ile muzaffer olarak ve ganîmetler ile döndü. O mâcerâdan sordular. Sâriye o durumu açıklayıp, buyurdular ki: Düşmanlar bize hîle yapıp, ansızın basmak istedi. Cum'a günü bir dağın eteğinde oyalanırken, bir ses işittim ki, 'yâ Sâriye-el-Cebel' dedi. Biz de arkamızı dağa verdik. Allahü teâlânın inâyeti ile, düşmana gâlip geldik...