Yazının başlığı bir hadis-i şeriftir. Günümüzde yaygın olan terör, anarşi de bu fitne kavramının içindedir. Son yıllarda ısrarla terörün kaynağı İsam olarak lanse ediliyor. Geliş gayesi insanları hem dünyada hem ahirette huzura kavuşturmak olan İslamiyetin huzursuzluk, anarşi kaynağı olması mümkün mü? İslâm dini, birlik beraberliği, yardımlaşmayı, kanunlara karşı gelmemeyi, fitne, yani anarşi çıkarmamayı, Müslüman olsun olmasın herkesin haklarını gözetmeyi, kimseyi incitmemeyi emretmektedir. İslam büyükleri, tarih boyunca, isyandan, anarşiden uzak kalmışlar, taraftarlarını da buna bulaştırmamışlardır. Ehl-i sünnetin önderi büyük âlim İmam-ı a'zam Ebu Hanife hazretleri, ikinci bin yılın müceddidi İmam-ı Rabbani hazretleri kendilerine yapılan haksızlığa, zulme rağmen devlete isyan etmemişler, talebelerini de isyandan uzak tutmuşlardır. Zaten, İmam-ı a'zam hazretlerine göre, ehl-i sünnet olmanın şartlarından biri de her şartta devlete isyan etmemektir. FİTNEYE KARIŞMAYAN KURTULUR Niçin bu kadar fitneden, anarşiden uzak kaldılar? Çünkü, Peygamberimiz böyle emrediyor: " Fitne çıkarana lanet olsun!" "Fitne zamanında, devletinize tâbi olunuz. Size zulüm edilse, mallarınızı alsa da, ona itaât ediniz!", "Fitne zamanında, çok kimse öldürülür. Onların arasına karışmayan kurtulur.", "Fitnecilere karışmayan, saadete kavuşur. Fitneye yakalanıp, sabreden de, saadete kavuşur.", "Allah'a kasem ederim ki, insanlar öyle bir devir yaşayacaklar ki, kâtil niçin öldürdüğünü, maktûl niçin öldürüldüğünü bilmeyecek." Kur'ân-ı Kerîm her şeyden önce insanoğluna diğer mahlukat arasında mümtaz, üstün bir makam vermiştir. Hazreti Peygamber "Mümin, Allah katında bir kısım meleklerden daha mükerrem, daha değerlidir" buyurmuştur. Hazreti Peygamber yine şöyle buyuruyor: "Allah'a kasem ederim ki, bir müminin zulmen katli, Allah indinde, dünyanın zevâlinden daha büyük bir cinâyettir.", "Kişinin, kıyâmet günü, ilk hesâba çekileceği şey namazdır, insanlara karşı işlediği günahlardan da ilk hesaba çekileceği ise insan öldürmedir." Hz. Peygamberin fitneden korunma hususunda Huzeyfe'ye yaptığı şu tavsiye bunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir: "Dinini bildiğin müddetçe fitne sana zarar vermez. Fitne, bâtıl ile hakkı birbirinden tefrik edemeyip karıştırdığın zaman ortaya çıkar." İslam âleminde yetmişli yıllara kadar Müslümanlar, Peygamberimizin bu emirlerine uymuşlar, fitneden, kargaşadan uzak kalmışlardır. Çünkü Osmanlı'dan kalma 'fitneden uzak kalma' örfü, bilgisi vardı. Daha sonraları, ilim azalıp, ticari ve siyasi maksatlarla piyasaya sürülen, anarşi, terör, isyan gibi dinimizde yeri olmayan ihtilalci fikirlerin ateşli savunucuları, Hasan el Benna, Seyid Kutup, Mevdudi, Ali Şeriati ve Cemalettin Efgani... gibi reformist kimselerin kitapları tercüme edilip, piyasaya sürülünce durum değişti. FİTNE ZAAFA DÜŞÜRÜR Halbuki fitne ve fesâdın toplumu zayıflatacağı, buna meydan verilmemesi gerektiği bizzat Kur'ân-ı Kerîm'de ifade edilmektedir: "Ey iman edenler... Allah'a ve O'nun Resûlü'ne itaat edin. Birbirinizi çekiştirmeyin. Sonra korku ile zaafa düşersiniz, kuvvetiniz gider." ."(Enfal 46) Kur'ân-ı Kerîm'de bir kişiyi öldürme cinâyeti, bütün insanları öldürme cinâyetine denk tutulur: "Kim, haksız olarak birini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur." (Maide- 32) Peygamberimiz, "Yâ Rabbî! Bana hayırlı işler yapmak, çirkin şeyleri terk etmek ve fakîrleri sevmek nasîb eyle! Kavmim arasında fitne çıkacaksa, fitneye karışmadan canımı al!" diye dua ederdi. İmâm-ı Kurtubî hazretleri, "Bu hadîs-i şerîf, fitneden sakınmak, ona karışmamak lâzım olduğunu, fitneye karışmaktansa, ölmenin hayırlı olacağını açıkça göstermekdedir" buyurmuştur. Dinimizin bu emirlerine rağmen Müslüman kimliği ile akıl almaz vahşetler işlenebiliyorsa, işin içinde art niyet var demektir. Bu da, dış güçlerin insanları Müslümanlıktan uzaklaştırmak için hazırladıkları bir senaryoyu akla getirmektedir.