Müslümana karşı tekebbür etmek, kibirlenmek caiz olmadığı gibi zimmî denilen gayr-ı müslim vatandaşlara ve yabancı tüccârlara, ecnebî iş adamlarına ve turistlere de, tekebbür etmemek lâzımdır. Böyle yapmak lazım olduğu "Allahü teâlâ, tevazu üzere olmağı bana emir eyledi. Hiçbiriniz, hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz!" hadîs-i şerifinden anlaşılmaktadır. Her insana tevazu yapmak lâzım olunca, onlara hıyânet yapmak, incitmek hiç câiz değildir. Kâfirlerin mallarına, canlarına, ırzlarına, nâmûslarına saldırmak, orada da hırsızlık, çapulculuk yapmak, can yakmak, kâfirlerin de kanûnlarına karşı koymak, idârecilerine hakâret etmek, huzûrsuzluk, karışıklık çıkarmak, vergi kaçakçılığı yapmak, nakil vâsıtalarının ücretlerini ödememek ve islâmın şerefine ve güzel ahlâkına yakışmayan herhangi bir çirkin harekette bulunmak câiz değildir, Kâfir memleketlerinde onların kanûnlarına karşı gelmemek, onları ülül-emr olarak tanımak demek değildir. Allahü teâlâya isyâna sebep olacak emirlere karşı gelinmez. Ülül-emrin de, kâfirlerin de, böyle emrlerine karşı isyân edilmez. Hükûmete, kanûnlara karşı gelmek, nerde olursa olsun, fitne çıkmasına sebep olur. Fitneye sebep olmak haramdır. Bir kimse, islâm memleketinde veya kâfir memleketinde, Peygamberimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" bu emrine uymıyarak, kâfirlere karşı da edebsizlik, taşkınlık yaparsa, onların idârelerine, karşı gelerek suç işlerse, günah işlemiş olacağı gibi, İslâmiyeti ve Müslümanları bütün dünyaya karşı barbar olarak tanıtmış olur. İslâmiyete büyük hıyânet yapmış olur. Hadîs-i şerifte, "Nimete kavuşmuş olanlardan, tevazu gösterenlere ve kendilerini kusurlu bilenlere ve helâldan kazanıp, hayırlı yerde sarf edenlere ve fıkıh bilgileri ile hikmeti yani tasavvufu birleşdirenlere ve helâla harama dikkat edenlere ve fakîrlere merhamet edenlere ve işlerini Allah rızâsı için yapanlara ve huyu güzel olanlara ve kimseye kötülük yapmayanlara ve ilmi ile amel edenlere ve mâlının fazlasını dağıtıp, lâfının fazlasını saklayanlara müjdeler olsun" buyuruldu. Alay etmek için ve münâfıklık yaparak, riyâ yaparak, mala, mevkiye kavuşmak için yâhud korktuğu için yapılan tevazu da, kötü huydur. Bu kötü huydan kurtulmak için, buna sebep olan kötülüklerden kurtulmak lâzımdır. Böyle kötü sebeplerden kurtulan kimsenin tevazuu, güzel huy olur.