Dün, hayânın, iffetin dinimizdeki yeri üzerinde durmuştuk. Hadis-i şerifte, "Hayâ, imanın nizamıdır. Nizamı bozulan şey darmadağın olur" buyurulunca, Müslümanlar çocuklarını hayâlı, iffetli yetiştirmeye çalışmışlar, bununla da kalmayıp bu konuda vasiyet etmişlerdir. "Hayâ on kısımdır. Dokuzu kadında, biri erkektedir" hadis-i şerifindeki işaretten ve iffetsizlik olayları daha çok kadının rızasına bağlı olduğundan, bu konuda daha çok kadının üzerinde durulmuştur. 1966 yılında vefat etmiş olan, Emekli Tümgeneral Hayri Aytepe'nin bu konularla ilgili kızına yaptığı vasiyeti ve nasihati şöyle: Kızım! Bir genç kızın, kendi başına yalnız kendi aklı ve idraki ile iffetini muhafaza etmesi, cidden güçtür. O genç kız, -eğer biraz da güzelse- hatıra ve hayale gelmeyen tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, sokakta, otobüste, komşularda, hatta evinin içinde yakasını bırakmaz. Hele o kızcağız kadınlık duygusuna karşı koymasını bilmeyecek derecede zayıf karakterli ise, o zaman tehlike iki misli artmış demektir. İşte bunun içindir ki, genç kızın beş dakikasını bile kontrolsüz bırakmamak lazımdır. Ev içinde anne kontrolü, ev dışında baba kontrolü onları, koruyucu melek gibi takib etmelidir. BU TUZAĞA DÜŞEN KURTULAMAZ! Kızım, öyle bir zamanda, öyle bir mekanda yaşayacaksın ki, herkesten, her yerde sana zarar gelebilir. Bu zarar, senin parana, puluna değil, iffet, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Cemiyet içinde öyle haşarat, öyle ahlâksızlar vardır ki, bunların içinde genç kadın ve genç kız için şerefi ile yaşamak cidden güç olur. Bunun güçlüğü, yalnız başkalarından değil, bizzat kendi varlığından gelmektedir. Eğer sen de, kadınlık duygusunun tesiri altında kalır ve kendine hakim olamazsan, iffetsizliğin ve ahlâksızlığın çukuruna düşersin. Bu çukura düşenlerden kurtulabilen azdır. Sen kadınlık duyguna karşı haysiyetli ve meşru yolları aramalısın! Sen de, herkes gibi, evlenebilirsin. Ahlâkın güzel olduktan sonra evlenmemek için, hiçbir sebep yok demektir. Evlenmeden evvel, birçok kızların yaptığı gibi, flört yapmaya asla heves etme! Bu tecrübe mutlak tehlikelidir. Flört yapılan insanla evlenmek saadeti getirmez, bunda aldatma vardır. Herkes "El değmemiş hayat arkadaşı" arıyor. Ama flörtü de meşru görüyor. Bu, bir çelişkidir! El değmemiş isteyen el değdirmemeli, göz değmemiş isteyen; yangözle veya şehvet gözüyle bakmamalıdır. İffeti muhafaza için, genç erkek ve genç kızın bir an önce evlenmesi lazımdır. İffeti zedeleyecek eğlence yerlerinden uzaklaşması lazımdır. Eğlence yerleri, genç kızı veya kadını elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir genç kız, tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir. Bu saydığımız eğlence veya tuzağın zahiri güzelliğine ve cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde yavaş yavaş veya çabucak birer oyuncak haline gelir. En kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna kadar direnç gösteremez. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı tebessümü karşısında, mağlub olabilir. Artık o kız, tuzağa düşmüş demektir. Hele bunu kız kendisi de istemiş ise, artık tehlikenin içine girmiştir. O tuzaktan kurtulan pek azdır veya yoktur. ZAVALLI DURUMUNA DÜŞMEMEK İÇİN Halbuki, o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir iştir. "Göz görmeyince, gönül tahammül eder" diye bir atasözü vardır. Oraya gitmeyen bir genç kız, oranın cazibesinden ve tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulmak da kolay değildir. Bunu nasihat olsun diye söylemiyoruz. Tecrübelere güvenerek söylüyoruz. İffet, bir genç kızın veya kadının, değeri milyonlar eden, bir mücevheridir. Bu mücevheri ele geçirmek için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek bütün şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o, mücevherlikten çıkmış, adi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte, erkek, bir namus hırsızıdır. Kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır. (Seadet-i Ebediye)