Gençlik çağı, sağlığın, gücün, kuvvetin, malın ve rahatlığın bir arada bulunduğu bir zamandır. Bunun için, saadet-i ebediyyeye kavuşturacak sebeplere yapışmayı, yarar işleri yapmayı, yarına bırakmamalıdır. İnsan ömrünün en iyi zamanı olan, gençlik günlerinde, işlerin en iyisi ve faydalısı olan, sâhibin, yaratanın emirlerini yapmaya, Ona ibâdet etmeye çalışmalı, İslamiyetin yasak ettiği haramlardan, şüphelilerden sakınmalıdır. Beş vakit namazı cemaat ile kılmayı elden kaçırmamalıdır. Nisap miktarı ticâret malı olan Müslümanların, bir sene sonra zekât vermeleri emir olunmuştur. Bunların, zekât vermesi, muhakkak lâzımdır. O hâlde, zekâtı seve seve ve hattâ fakirlere yalvara yalvara vermelidir. Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu, kullarına çok acıdığı için, yirmidört saat içinde ibâdete, yalnız beş vakit ayırmış, ticâret eşyâsından ve mevcut paradan ancak, kırkta birini fakirlere vermeyi emir buyurmuştur. Birkaç şeyi haram edip, çok şeyi mubah etmiş, izin vermiştir. O hâlde, yirmidört saatte bir saat tutmayan bir zamanı, Allahü teâlanın emrini yapmak için ayırmamak ve zengin olup da, malın kırkta birini Müslümanların fakirlerine vermemek ve sayılamayacak kadar çok olan, mubahları bırakıp da, haram ve şüpheli olana uzanmak, ne büyük inâd, ne derece insâfsızlık olur. Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırdığı bir zamandır. Böyle bir çağda yapılan az bir amele pekçok sevap verilir. İhtiyârlıkta dünya zevkleri azalıp, güç kuvvet gidip, arzûlara kavuşmak imkanı ve ümitleri kalmadığı zamanda, pişmanlıktan, âh etmekten başka birşey olmaz. Çok kimselere bu pişmanlık zamanı da, nasîb olmaz. Bu pişmanlık da, tövbe demektir ve yine büyük bir nimetdir. Çokları bu günlere kavuşamaz. Peygamberimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" haber verdiği sonsuz azaplar, çeşitli acılar, elbette olacak, herkes cezâsını bulacaktır. İnsan ve cin şeytanları, bugün, Allahü teâlanın affını, merhametini ileri sürerek aldatmakta, ibâdetleri yaptırmayıp, günâhlara sürüklemektedir. Hâlbuki, iyi bilmeli ki, bu dünya, imtihan yeridir. Bunun için, burada dostlarla düşmanlar karıştırılmış, hepsine merhamet edilmiştir. Nitekim A'râf sûresi, yüzellibeşinci âyetinde meâlen, "Merhametim herşeyi içine almıştır" buyuruldu. Hâlbuki, kıyâmette, düşmanları, dostlardan ayıracaklardır. Nitekim, Yasîn sûresinde, "Ey kâfirler, bugün, dostlarımdan ayrılınız!" meâlindeki âyet-i kerîme, bunu haber vermektedir.