Bu haberin râvîsi Sefîne'dir. Hz. Sefîne, Sahâbe-i güzînden olup, Ümm-i Seleme'nin kölesidir. Ümm-i Seleme hazretleri ezvâc-ı tâhirattan idi. Bir gün ondan sordular. Sefîne adını sana kim koydu. Dedi ki: Ma'lûmunuz olsun ki, biz Resûlullah Efendimiz ile bir seferde idik. Bir konak yerinde, eşyâlarımız ve silâhlarımız çoğaldı. Bir büyük kilimimiz var idi. Resûlullah buyurdu ki: "O kilimi yere döşe ve askerin fazla eşyâsını o kilim üzerine topla." Ben de o saatte kilimi yere döşeyip, eşyâları ve silâhları o kilim üzerine topladım. Bana buyurdu ki: "Kilimin uçlarını bağla! Kilimin içinde olan sefer takımlarını götür. Yola gir. Mert şekilde git ki, sen Sefîne'sin!" Ben de o bütün silâhları Onların himmetleri ile götürüp, atlılar ile berâber yürüdüm. Gideceğimiz menzile eriştim. Asla yolda bir zorluk ve elem görmedim. O günden bugüne kadar istediğim zaman on devenin yükünü götürürdüm. On menzil yere iletirdim. Bunu Resûlullah Efendimizin mübârek sözleri bereketiyle yapardım. O zamandan beri ismim Sefîne'dir. O Sefîne rivâyet eder. Resûlullah Efendimiz her gün sabah namazının farzını edâ ettikten sonra, mübârek yüzünü, eshâbına döndürüp, sual buyururlar: "Sizden bir kimse bu gece bir rüya görmüş ise, haber versin." Eğer gören var ise anlatırdı. Dinleyip, tâbirini beyan buyururlardı. Eğer kimse görmemiş ise, Nebiyyi muhterem Efendimiz uygun buldukları bir konuda onlar ile söyleşip, kalkarlar idi. Bir gün de hiç kimse rüya görmemişti. Resûlullah Efendimiz buyurdular ki: "Ey eshâbım! Bu gece ben acâib bir rüya gördüm. Gördüm ki, gökten bir terâzîyi sarkıttılar. O terâzînin iki latîf ve güzel ve büyük kefeleri var. Beni terâzînin bir kefesine koydular. Ebû Bekir'i diğer kefesine koydular. İkimizi tarttılar. Ben Ebû Bekir'den ağır geldim. Sonra beni terâzînin kefesinden çıkardılar. Ömer'i koydular. Ömer ile Ebû Bekir'i tarttılar. Ebû Bekr Ömer'den ağır geldi. Sonra Ebû Bekir'i çıkardılar. Osman'ı o kefeye koydular. Ömer'i Osmân ile tarttılar. Ömer Osmân'dan ağır geldi. Ömer'i çıkardılar. Ali'yi o kefeye koydular. Osman'ı Ali ile tarttılar. Osmân Ali'den ağır geldi. Osman'ı o kefeden dışarı çıkardılar. Sonra Alî'nin vaktinden kıyâmete kadar, cümle ümmeti o kefeye koyup, bütün ümmeti Ali ile bir tarttılar. Ali cümleden ağır geldi. Sonra o terâzîyi gökyüzüne çektiler."