Nusaybin halkı, İsa aleyhisselam ile Hz. Meryem'i gerçek dışı şekilde işitip, sû-i zan edenlerdendi. Bunun için Hz.İsa'nın elçileri şehrin hakimine götürdüler. Şâh, Tevman'a işkence ettirip, zindana attırdı. Şem'ûn bu hali haber alıp şehre girdi. Halini gizledi. Güzel tedbir ve bazı çarelerle hakime yaklaştı. Hususi adamlarından ve nedimlerinden, sohbet arkadaşlarından oldu. Bir gün şehrin hakimine; - Müsâmahanıza sığınarak Tevmân'dan birkaç şey sormama izin vermenizi isterim, dedi. Şah; "Peki" dedi. Şem'ûn; Tevmân'ı yanına getirtti. Birbirlerini hiç tanımıyor gibi davrandılar. Şem'ûn; - Ey kişi, senin sözün nedir? dedi. Tevmân; - İsa aleyhisselam Allahın kulu ve resûlüdür derim, dedi. - Sözünün doğruluğuna delilin nedir, deyince; - Her hastalığa ilaç olmaktır, dedi. - Tabibler de bunu yapabilir, başka delil var mı? - Evlerinde ne yiyip ne sakladıklarını bildirmektir. - Kâhinler de bunu yapabilir, başka alamet var mı? - Çamurdan kuş sûreti yapıp üfleyince, kuşun canlanıp uçması. - Sihirbazlar da bunu yapabilir, başka alamet var mı? - Hak teâlânın izni ile ölüleri diriltir Tevman'ın bu sözü üzerine Şem'ûn, Hakime bakıp; - Bu büyük iddiadadır. Ölüleri diriltmek, Allahü teâlâya ve mûcize olarak peygamberlere mahsusdur, sihirbaz ve yalancıların işi değildir. Eğer doğru ise, İsa'yı çağırtıp soralım. O bunu inkar ederse, bu adama her çeşit azâbı yapalım; yok ölüyü diriltirse ki bu çok zor bir ihtimaldir, o zaman ona imân getirelim, dedi. Hakim, Şem'ûn'un bu sözlerini hoş karşıladı. Haber gönderdiler. Hazreti İsa geldi. Şem'ûn yine tanımıyor gibi davranıyordu. Uzun uzun suâller sorup, İsa aleyhisselam ikrar ve kabul edince, Şem'ûn; - Eğer doğru isen, hastaya şifâyı bu sakat adamında deneyelim, dedi. İsa aleyhisselam, çeşitli mucizeler gösterdi. Ölüleri diriltti ve hastaları iyileştirdi. Neticede Hakim ve askerleri, kumandanları bu mûcizeleri görüp, Hazreti İsa'nın Allah tarafından peygamber olarak gönderildiğine gönülden inanıp imân getirdiler.Nusaybin halkı, İsa aleyhisselam ile Hz. Meryem'i gerçek dışı şekilde işitip, sû-i zan edenlerdendi. Bunun için Hz.İsa'nın elçileri şehrin hakimine götürdüler. Şâh, Tevman'a işkence ettirip, zindana attırdı. Şem'ûn bu hali haber alıp şehre girdi. Halini gizledi. Güzel tedbir ve bazı çarelerle hakime yaklaştı. Hususi adamlarından ve nedimlerinden, sohbet arkadaşlarından oldu. Bir gün şehrin hakimine; - Müsâmahanıza sığınarak Tevmân'dan birkaç şey sormama izin vermenizi isterim, dedi. Şah; "Peki" dedi. Şem'ûn; Tevmân'ı yanına getirtti. Birbirlerini hiç tanımıyor gibi davrandılar. Şem'ûn; - Ey kişi, senin sözün nedir? dedi. Tevmân; - İsa aleyhisselam Allahın kulu ve resûlüdür derim, dedi. - Sözünün doğruluğuna delilin nedir, deyince; - Her hastalığa ilaç olmaktır, dedi. - Tabibler de bunu yapabilir, başka delil var mı? - Evlerinde ne yiyip ne sakladıklarını bildirmektir. - Kâhinler de bunu yapabilir, başka alamet var mı? - Çamurdan kuş sûreti yapıp üfleyince, kuşun canlanıp uçması. - Sihirbazlar da bunu yapabilir, başka alamet var mı? - Hak teâlânın izni ile ölüleri diriltir Tevman'ın bu sözü üzerine Şem'ûn, Hakime bakıp; - Bu büyük iddiadadır. Ölüleri diriltmek, Allahü teâlâya ve mûcize olarak peygamberlere mahsusdur, sihirbaz ve yalancıların işi değildir. Eğer doğru ise, İsa'yı çağırtıp soralım. O bunu inkar ederse, bu adama her çeşit azâbı yapalım; yok ölüyü diriltirse ki bu çok zor bir ihtimaldir, o zaman ona imân getirelim, dedi. Hakim, Şem'ûn'un bu sözlerini hoş karşıladı. Haber gönderdiler. Hazreti İsa geldi. Şem'ûn yine tanımıyor gibi davranıyordu. Uzun uzun suâller sorup, İsa aleyhisselam ikrar ve kabul edince, Şem'ûn; - Eğer doğru isen, hastaya şifâyı bu sakat adamında deneyelim, dedi. İsa aleyhisselam, çeşitli mucizeler gösterdi. Ölüleri diriltti ve hastaları iyileştirdi. Neticede Hakim ve askerleri, kumandanları bu mûcizeleri görüp, Hazreti İsa'nın Allah tarafından peygamber olarak gönderildiğine gönülden inanıp imân getirdiler.