Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri, 630 senesinde Alkame bin Mahrez'in emri altında küçük bir sefere çıkmıştı. Bu seferi kendisi şöyle anlatır: "Hedefe yaklaştığımız sırada, kumandanımız askeri ikiye ayırdı. Bir kısmını Abdullah bin Huzâfe'ye verdi. Ben de onunla birlikte idim. Abdullah bin Huzâfe, Eshâb-ı kirâmın kahramanlarından olup, çok şakacı bir kimseydi. Yolda bir yerde, dinlenme molası verildi. Ateş yakıldı. Kimimiz ateşle ısınıyor, kimimiz de ateşte bazı işlerimizi görüyorduk. Bir ara Hz. Abdullah askerlere dedi ki: - Sizler bana itaat etmekle vazîfelisiniz, her dediğimi yapmalısınız, değil mi? - Elbette yaparız. - Öyleyse şimdi size emrediyorum ki, hepiniz bu yanan ateşe giriniz! Bunun üzerine, askerlerin çoğu hemen yerlerinden kalkıp ateşe atılmaya hazırlandılar. Hz. Abdullah, yerlerinden kalkan bu askerlerin emre itâatteki gayretlerini görüp çok sevindi ve buyurdu ki: - Durunuz! Ben sizin itâatinizi denemek için böyle söyledim. Bu seferden dönüşte, bu ateş hâdisesini Peygamber efendimize anlattık. Buyurdular ki: - Size bir günâhı emredene itâat etmeyiniz! Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri şöyle anlatır: Peygamber efendimize bir kimse geldi. "Kardeşimin karnında rahatsızlığı var. Ne yapayım?" diye sordu. Peygamber efendimiz de, "Bal şerbeti içir!" buyurdu. Ertesi gün geri gelip, kardeşine bal şerbeti içirdiğini, ama rahatsızlığının arttığını söyledi. Resûlullah efendimiz yine buyurdu: - Git ve ona bal şerbeti içir! Kusûr kardeşinin karnındadır O kimse gitti ve ertesi gün tekrar gelip, kardeşine bal şerbeti içirdiğini ve rahatsızlığının daha da arttığını söyleyince, bu defa Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: - Allahü teâlânın kelâmında yanlışlık olamaz. Kusûr kardeşinin karnındadır. Git ve ona bal şerbeti içir! O kimse, bu defa da bal şerbetini içirince, kardeşi iyi oldu.