İbni Mes'ûd hazretleri, cüssesinden umulmayan kahramanlıklar göstermiştir. Bedir Savaşında, küfrü ve îmânsızlığı meşhûr Ebû Cehil'in başını o kesmiştir. Savaşta, Eshâb-ı kirâmdan Afra Hatûnun çocukları Muâz ve Muavviz, kılıç darbeleri ile Ebû Cehil'i kımıldayamayacak şekilde yaralayıp, yıktılar. Öldüğünü zannedip oradan ayrıldılar. Peygamber efendimiz Ebû Cehil'i merak edip, "Acaba Ebû Cehil ne yaptı, ne oldu? Kim bakar?" buyurarak, araştırılmasını emretti. Aradılar bulamadılar. Peygamber efendimiz, "Aramaya devam ediniz! Eğer onu tanıyamazsanız, dizindeki yara izine bakınız. Bir gün ben ve o, Abdullah bin Cûdan'ın ziyâfetine gittik. İkimiz de gençtik. Ben ondan biraz büyükçe idim. Orada onu itince düştü, dizlerinden birisi yaralandı. Bu iz onun dizinden kaybolmadı" buyurarak Eshâbına kolay tanımaları için işâret verdi. Bunun üzerine, İbni Mes'ûd hazretleri yerinden fırlayıp aramaya gitti. Epey bir aramadan sonra, ölüler arasında tarife uygun yaralı birisini gördü. Yanına yaklaşıp, "Ey Resûlullah düşmanı! Nihâyet Allahü teâlâ seni hakîr ve zelîl etti?" dedi. Aldığı yaralardan, acılar içinde kıvranan İslâm düşmanı Ebû Cehil, hâlâ inadına, düşmanlığına devam ediyordu. En ufak bir pişmanlık eseri yoktu. Ebedî olarak, Cehennemde kalmak üzere dünyadan ayrılmakta iken bile mel'ûn hâlâ ağzından kin kusuyordu: "Ne diye beni zelîl ve hakîr edecek ey koyun çobanı! Hakîr olan sizler olacaksınız! Sen bana zaferden bahset! Kim kazandı kim kaybetti?" "Zafer Allah ve Resûlünün tarafındadır, ey mel'ûn. Artık sonun geldi. Zehir kusan başını, şu iğrenç vücûdundan ayıracağım." "Doğrusu beni, senin gibi birisinin öldürmesi bana çok ağır gelecek." "İşte Allah ve Resûlüne karşı gelen, onlara düşmanlık besleyenin sonu böyle zelîl olmaktır. Sen ve senin gibi olanların sonları böyle olacak." İbni Mes'ûd hazretleri, başını kesmek için Ebû Cehil'in miğferini çıkartırken, "Ne olur hiç olmazsa, boynumu gövdeme yakın kes ki, başım heybetli görünsün" diyerek küfrünün, gurur ve kibrinin ne dereceye çıkmış olduğunu gösterdi. İbni Mes'ûd, Ebû Cehil'in başını kılıcıyla kopardı. Kılıcını, miğferini aldı. Başına bir ip bağlayıp, sürükleyerek Resûlullahın huzûruna götürdü. Sevinç içinde, "Yâ Resûlallah! Bu, Allahü teâlânın düşmanı Ebû Cehil'in başıdır" dedi. Peygamber efendimiz de, "O Allah ki, O'ndan başka ilâh yoktur" buyurdu. Sonra, Ona hitap ile, "Allahü teâlâya hamd olsun ki seni zelîl ve hakîr kıldı. Ey Allah düşmanı! Sen bu ümmetin Firavunu idin!" buyurdu.