Gururunu ayaklar altına aldı!..

A -
A +

Eskiden Bağdat'ta Allah dostu evliya bir zat vardı. Herkes kendisini sever, duâsını almak için gayret ederdi. Her haliyle örnek bir zat idi... Bir ramazan günü, bir talebesi bu zatı kendi memleketine iftara davet etti. Bu zat da talebesini kırmayıp, bir at üzerinde o şehre gitmek üzere yola çıktı. O şehre yaklaştığında bütün şehir halkının yollara döküldüğünü, dört gözle kendisini beklediklerini gördü. Bu hali görünce, oruçlu olduğunu bilerek hemen heybesindeki ekmeği çıkardı. Açıktan hayvanın üzerinde yiyerek halkın arasına girdi. Allah dostu zatın bu halini gören halk, neye uğradıklarını anlayamadılar. Aralarında homurdanmalar başladı. BU NASIL ALLAH ADAMI? - Âlim dediğiniz, evliyâ dediğiniz zat bu mu? - İstemiyoruz böyle kimseyi şehrimize. Defolsun, gitsin! - Ramazan gününde herkesin gözü önünde yemeğe utanmıyor mu? - Allahtan korkmuyorsa, kuldan bari utansın... gibi sesler yükselmeye başladı. Birçok hakaretten sonra şehre de sokmadılar. O zat geri dönüp gitti... Talebesi şaşkına dönmüştü. Olanlara bir mânâ veremiyordu. Az zaman sonra, kendine geldi. Kendi kendine, "Bu işin işinde mutlaka bir iş var. Gidip bu işin hikmetini öğreneyim" dedi. Hocasının bulunduğu şehre gelip, huzura çıktı. - Efendim, bu işinizin mutlaka bir sebebi, hikmeti olmalı fakat, ben anlayamadım. Bu hikmeti bize lütfeder misiniz? Hocası talebesine buyurdu ki: - Evladım, şehrin girişinde o kalabalığı görünce bir an için gururlandım, kalbime kibir geldi. Kibir çok büyük günâhtır. Kalbe yerleştiğinde tedavisi çok zor. Çoğu zaman bunun tedavisi mümkün değil. Fakat, ramazanda oruç yenildiğinde bunun telafisi mümkün. Ramazandan sonra keffaret orucunu tutarak, telafi edilebilir. Bunun için, nefsimi ayaklar altına almak, kalbimdeki kibri yerleşmeden hemen çıkartmak için, büyük bir hakarete maruz kalmam lâzımdı. Yâni çok zarardan kurtulmak için az zararı tercih ettim. Böylece kalbimi kibir pisliğinden temizlemiş oldum... İşte böyle, bütün Allah dostu kimseler, kibirden çok korkmuşlardır. Bunun şerrinden kurtulmak için nefislerini ayaklar altına almışlardır. Nasıl korkmasınlar, Allahü teâlâ, "Kibriya ve azamet bana mahsustur. Bu ikisinde bana ortak olanı hiç acımadan Cehenneme atarım" buyurmuştur. Aklı başında olan, kendini ve Rabbini tanıyan insan, aşağılığını, âcizliğini, Rabbine karşı her an izhâr etmek mecburiyetindedir. Bunun için, her an, her yerde aczini göstermesi, tevâzu üzere bulunması lâzımdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Allahü teâlâ, tevâzu üzere olmayı bana emreyledi. Hiçbir kimse diğerine karşı büyüklenmesin!" Her Müslümanın mutlaka kibirden kaçınması, tevâzu sahibi olması şarttır. Peki tevâzu sahibi nasıl olunacak, bunun bir yolu kolaylığı yok mu? Tevâzu sâhibi olabilmek için, insanın, kendini şöyle bir hesaba çekmesi, nefsiyle konuşması lâzım. Dünyaya nereden geldiğini, nereye gideceğini sorması lâzımdır. Şöyle düşünmeli: ZAVALLI İNSANA KİBİR YAKIŞIR MI? Hiç yok idi. Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihâyet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. Hayvanlara, böceklere gıdâ olacaktır... İdâm odasına sokulmuş olup, idâm olunacağı zamanı bekleyen kimsenin, ölüm odasında çektiği sıkıntılar gibi dünya zindanında, her an ne zaman azâba götürüleceğini beklemektedir. Ölecek, leş olacak, böceklere yem olacak, kabir azâbı çekecek, sonra diriltilip kıyâmet sıkıntılarını çekecektir. Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye tekebbür mü yakışır, tevâzu mu? Aklı başında olan, kendini ve Rabbini tanıyan kimse, hiç tekebbür edebilir mi? İnsan, aşağılığını, âcizliğini, Rabbine karşı her an izhâr etmek mecbûriyetindedir. Bunun için, her an, her yerde aczini göstermesi, tevâzu üzere bulunması lâzımdır. Hadis-i şerifte, "Kişi kibirlenince, iki melek, 'Ya Rabbi bunu alçalt!' derler. Tevazu ederse, 'Ya Rabbi bunu yükselt!' derler" buyuruldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.