"Hak din ancak İslâmdır!"

A -
A +

Dün, yurt içinde ve yurt dışında, Hıristiyanlığın da hak din olduğu, dolayısıyla bugünkü Hıristiyanların da, Cennete gidecekleri propagandasının yapıldığı ve taraftar da bulduğu konusundan bahsetmiştim. Halbuki Kur'an-ı kerim, İslamiyetin "son din" olduğunu, diğerlerinin geçersiz olduğundan kabul edilemeyeceklerini açıkça bildirmiştir. Dolayısıyla bir Müslüman bunun aksini düşünemez. Böyle düşündüğü, inandığı hatta şüphe ettiği takdirde dinden çıkmış olur. İslamiyetin son din olduğu ayet-i kerimelerde mealen şöyle bildirilmiştir: "Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâmı seçtim." (Maide 3) "Allah indinde hak din ancak İslâmdır." (A. İmran 19) "Kim İslâmdan başka din ararsa, bilsin ki, bulduğu din asla kabul edilmeyecektir." (A. İmran 85) Resulullah efendimiz, İslamiyeti kabul etmeyen Yahudilerin ve Hıristiyanların, Allaha iman etmiş sayılmayacağını bunların Cehennemlik olduğunu açıkça bildirmiştir. Dört büyük müctehid imamdan biri olan İmam-ı Ahmed bin Hanbel'in meşhur hadis kitabı olan El-Müsned isimli eserde, sahabeden Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği şu hadis-i şerif bunu açıkça göstermektedir: "Resulullaha biri geldi ve 'Ey Allahın resulü! Hıristiyanlardan Allaha ve Resulüne inanarak İncil'e sâdık biri veya aynı şekilde Allaha ve Resûlüne inanarak Tevrat'a bağlı biri, sonradan sana tâbi olmazsa, bu kişiler hakkında ne buyurursunuz?' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Nefsim yed-i kudretinde olan Allaha yemin ederim ki, bu ümmetten biri veya Yahudi ve Hıristiyan bir kişi beni dinlemez ve getirdiğimi kabul etmeden ölürse, kesinlikle Cehennemlik olur." buyurdu. Bu konu ile ilgili diğer bazı hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruldu: "Beni duyup iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan elbette Cehenneme girecektir." (Hakim) "Cennete sadece Müslüman olan girer."(Buhari) Bugün dünya ve ahıret saadetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünya ve âhıretin efendisi olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi olmağa bağlıdır. Ona tâbi olmak İslamiyeti beğenip, seve seve yapmak ve Onun emirlerini ve İslâmiyetin kıymet verdiği, üstün tuttuğu şeyleri ve âlimlerini, velilerini büyük bilip, hurmet etmektir ve Onun dînini yaymaya uğraşmak demektir. Ona doğru bir şekilde iman etmektir. Kalpte doğru imanın bulunmasına alâmet, kâfirleri sevmeyip, onlara mahsûs olan ve kâfirlik alâmeti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü islâm ile küfür, birbirinin aksidir, zıddıdır. Birinin bulunduğu yerde, diğeri bulunamaz, gider. Bu iki zıt şey, bir arada bulunamaz. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerini hakâret ve kötülemek olur. Kâfirlere izzet veren, hurmet eden, dost edinen Müslümanları tahkîr etmiş, alçaltmış olur. Hak teâlâ, Al-i İmrân sûresi 149. ayetinde kâfirlere kıymet verenlerin ve onlara uyanların, dost edinenlerin aldandıklarını ve pişman olacaklarını (mealen) şöyle beyân buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye (eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz. Dünyada ve âhırette zarar edersiniz" Müslüman olmayanları sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine düşman olmağa sürükler. Bunlar, Kelime-i tevhîdi söyleyip, inanıyorum derler. Namaz kılar ve her ibâdeti yaparlar. Hâlbuki, bilmezler ki, böyle yanlış hareketleri, onların imanlarını temelinden alıp götürür; haberleri bile olmaz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.