"Hak teâlâ bize kâfidir"

A -
A +

Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerifte: "Fakirlikle övünürüm" buyurdu. Hz. Ali bu hadîs-i şerifi Habîb-i Ekrem'den işitince dünyaya hiç kıymet vermedi. Meselâ bugün eline bin altın geçse, bir tanesi ertesi güne kalsın demez, hepsini fakirlere dağıtırdı. Resûl-i Ekrem, Hz. Ali'ye cömertlerin sultanı mânâsına, "Sultânü'l-Eshıyâ" buyurdular. Bir gün Hz. Ali, Hz. Fâtıma'ya: "Evde yiyecek bir şey var mı, çok acıktım" buyurdu. Hz. Fâtıma evde bir şey olmadığını, yalnız altı akçenin olduğunu söyleyerek (devamla): "Bu akçeler ile çarşıdan yiyecek al. Bir de Hasan ve Hüseyin meyve istemişlerdi. Biraz da meyve alırsın" dedi. Hz. Ali altı akçeyi alıp çarşıya çıktı. Yolda giderken bir kimsenin, bir Müslümanın yakasına yapışmış, ya hakkımı ver, veya yürü mahkemeye gidelim dediğini, yakasını bırakmadığını gördü. Borçlu adam, bana birkaç gün daha müsâade et, diyorsa da yakasına yapışan, "Hayır ben de sıkıntıdayım, bir saat bile bekleyecek hâlde değilim" diyordu. Hz. Ali bunların çekişmelerini görünce yanlarına vardı ve, "Münâkaşanız kaç para içindir?" buyurdu. "Altı akçedir" dediler. Hz. Ali: (Kendi kendine) "Müslümanı bu sıkıntıdan kurtarayım, nasılsa Hz. Fâtıma'ya bir cevâb bulurum" diye düşündü. Yanındaki altı akçeyi vererek, borçlu Müslümanı sıkıntıdan kurtardı. Sonra da Hz. Fâtıma'ya ne söyleyeyim diye düşünceye daldı. Sonunda nasıl olsa Hz. Fâtıma kadınların seyyidesi, Resûlullah'ın kızıdır, bir şey demez, diyerek eli boş eve döndü. Hz. Hasan ve Hüseyin kapıya koştular. Babalarının meyve getireceğini ümid ediyorlardı. Babalarının ellerini boş görünce ağlamaya başladılar. Hz. Fâtıma'ya, "Verdiğin altı akçe ile bir Müslümanı hapisten kurtardım" buyurdu. Hz. Fâtıma da, "Çok iyi yaptın, elhamdülillah, bir Müslümanı hapisten kurtarmışsın. Hak teâlâ bize kâfidir" dedi. Fakat, mübarek hatırı şerifleri biraz mahzun oldu. Hz. Ali üzüntüsünü sezip, iki oğlunun da ağladıklarını görünce gönlünde bir kırıklık hissetti. Bu elem ile dışarı çıktı. "Bârî gidip Resûlullah'ın mübarek yüzünü göreyim de, bu üzüntüden kurtulayım" diye düşündü. Zira Resûlullah'ın mübarek yüzüne bakan kimsenin her üzüntüsü gittiği gibi, kalbinde sürur ve safa hâsıl olurdu. Bunun için Hz. Ali, Resûlullah'ın tesiri katî ve çabuk bir ilaç gibi olan mübarek ayaklarının tozuna yüz sürmeye gitti. (Devamı yarın)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.