Allahü teâlâ, şeytanın şerrinden korunmamızı emir ettiği gibi, hased edenin şerrinden de, sakınmamızı emr etti. Hadîs-i şerifte, "Nimet sâhiblerinden ihtiyâclarınızı, gizli olarak isteyiniz. Çünkü, nimet sâhiblerine hased edilir" buyuruldu. İhtiyâclarınızın karşılandığı meydâna çıkınca, hased olunursunuz. Sırrını saklıyan kimse, isterse, açığa çıkarır, isterse çıkarmaz. Sırrını açıklıyan kimse, çok defa söylediğine pişman olur, üzülür. İnsan, söylemediği sözüne hâkimdir. İsterse söyler, istemezse söylemez. Söylediğinin ise, mahkûmudur. Keşke söylemeseydim, der. Mala, eşyâya emîn olan kimselerin çoğu, esrâra emîn olmazlar. "Zehebini ve zihâbını ve mezhebini gizli tut!" sözü meşhûrdur. (Zeheb, altın, zihâb, i'tikâd, mezheb de, işlerde tutulan yol demektir.) Hiçbir hasedci murâdına kavuşmamıştır. Kimseden hürmet görmemiştir. Hased, sinirleri bozar. Ömrünün azalmasına sebep olur. Esma'î diyor ki: Bir köylüye rastladım. Yüzyirmi yaşında idi. Çok yaşamasının sırrını sordum. "Çünkü, hiç hased etmedim" dedi. Ebülleys-i Semerkandî diyor ki: "Üç kimsenin duâsı kabûl olmaz: Haram yiyenin, gıybet edenin, hased edenin" İnsanları hasedden kurtarmak için nasihat etmelidir. İnsanlara dünyada ve âhırette faydalı olan şeyleri yapmak ve zarârlı olan şeyleri yapmamak lâzım olduğunu ve kimseye eziyyet etmemeği, kalb kırmamağı, bilmediklerini öğretmeği, kusurlarını örtmeği, farzları emir etmeği, haramlardan nehy etmeği, bunların hepsini tatlılıkla, acıyarak bildirmeği, küçüklere merhamet, büyüklere hurmet edilmesini, kendilerine yapılmasını istemediklerini başkalarına da yapmamalarını, onlara bedenleri ile, mâlları ile, yardım edilmesini bildirmek de, bütün insanlar için nasîhat etmek olur. Hadîs-i şerifte, "Müslümanlara yardım etmiyen, onların iyilikleri ve râhatları için çalışmıyan, onlardan değildir. Gece ve gündüz, Allah için ve Kur'ân-ı kerîm için ve Resûlullah için ve devlet reîsi için ve bütün Müslümanlar için nasîhat etmiyen kimse de, bunlardan değildir" buyuruldu. Hased etmek haramdır. Haramı işlemenin günahı, işlemeğe karar vermekten daha büyüktür. Haram, Allahü teâlânın yasak ettiği şey demektir. Hadîs-i şerifte, "İnsan, haram işlemeği kalbinden geçirir, Allahtan korkarak yapmazsa, hiç günah yazılmaz. Haramı işleyince, bir günah yazılır" buyuruldu. Sevap, iyilik ve ibâdet yapana âhırette verilecek iyi karşılık, mükâfât demektir. Allahü teâlâ, dünyada iyilik ve ibâdet yapanlara âhırette sevap vereceğini vadetmiştir.