Firavun'un sarayında hazinedarlık yapıp, imanını gizleyen, Hazkîl adında bir mümin vardı. Firavun, herkese kendini ilâh tanıtıp secde ettirdiği hâlde, o, bir olan Allahü teâlâya kalbden inanıyor ve ibadetini gizli yapıyordu. Bir ara Firavun'un avenesi ve vezirleri, onun, Allahü teâlâya iman ettiğinin ve Hazreti Musa'ya yakınlığının farkına varıp, Firavun'a haber verdiler. Firavun da, kendine olan yakınlığı sebebiyle, onun böyle bir şeye cür'et edemeyeceğini söyleyip, onlara inanmadı. Hazkîl ise, imanını gizlemeye devam etti. Musa aleyhisselâm, mucizeler gösterip, peygamberliğini açıkça ilân edince, çaresizlik içinde kıvranan Firavun, vezirlerini ve diğer devlet erkânını toplayıp istişare etti. Hazreti Musa'ya karşı nasıl bir tedbir alınması gerektiğini görüştüler. Musa aleyhisselâma yakınlığıyla bilinen Hazreti Hazkîl de bu toplantıda bulunanlardandı. Firavun'un adamları, Hazreti Musa'nın susturulması için, etraftan sihirbazlar toplanarak ona galip gelinmesinde, dolayısıyla öldürülmesinin tehirinde ittifak ederek dediler ki: - Ne kadar sanatında mahir olan sihirbaz varsa, hepsini sana getirelim. Firavun'un niyeti ve çekindiği nokta ise başkaydı. Bunun için Firavun, adamlarına dedi ki: - Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim! Fakat, Firavun'un adamları Hazreti Musa'nın öldürülmesine karşı çıktılar: - Bundan dolayı senin korkmana bir sebep yok. Zira onun gösterdiği şeyler sihirden ibarettir. Eğer onu öldürürsen; "Ona cevap verecek delil bulamadı da, karşılaşmaktan âciz kaldığı için onu öldürttü" derler. Firavun'dan korktukları için de, daha fazla bir şey söylemeye cesaret edemediler. Hâlbuki, Firavun'un fikrinde ısrar ettiğini biliyorlardı. Bu sırada, o zamana kadar imanını gizleyen, fakat Firavun'un yakınlarından veya saray vazifelilerinden olan Hazkîl, Firavun'u bu düşüncesinden vazgeçirmeye çalışarak şöyle dedi: - Size; "Benim Rabbim yalnız bir olan Allahü teâlâdır!" diyen bir kimseyi, haksız yere hemen öldürüverir misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden açık mucizeler ve delillerle geldi. Şayet o bir yalancı ise, yalanının vebali kendisinedir. Dolayısıyla ondan size bir zarar gelmez. Eğer sözünde sadık, doğru ise, dünya azabından vadetmiş olduğu şeylerden bazısı size isabet eder. O hâlde, o doğruysa da, yalancıysa da hayatına kasdedilmemelidir. Şüphesiz Allahü teâlâ, işlerinde haddi aşan ve yalanı âdet edinen kimseleri hidayete erdirmez.