Hazreti İbrahim'in hususiyetleri

A -
A +

İlk önce İbrahim aleyhisselâm sünnet olmuş, hac vazifelerini yerine getirmiş ve kurban kesmiştir. Bunlar dininin hususiyetlerindendir. İbrahim aleyhisselâm küçüklüğünde de, büyüdüğü zaman da tevhid itikadı üzere idi. Kureyş müşrikleri, kendilerinin İbrahim aleyhisselâmın dini üzere olduklarını söylüyorlardı. Onların iddia ettikleri gibi, İbrahim aleyhisselâm müşriklerden değildi. Çünkü o, tevhid ilminin esaslarını ortaya koydu. Zamanın kralına karşı kâinatın yaratıcısının varlığını delillerle ispat etti. "Benim Rabbim, dirilten ve öldürendir" dedi. Sonra; "Ben batanları sevmem" buyurarak putlara ve yıldızlara ibâdet edilmesinin bâtıl ve boş bir şey olduğunu ispat etti. Putları da kırdı. Bu yüzden Nemrûd ve kavmi tarafından ateşe atıldı. Allahü teâlâ, kuşları diriltmek suretiyle, ona, ölüleri nasıl dirilttiğini gösterdi. Allahü teâlâ, ona, dünyada hasene verdi. Bu hasene, Allahü teâlânın ona peygamberlik vermesi, kendisini "halil" yani "dost" kılması, ihtiyarlığında evlât ihsan etmesi, Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin, namazlarında Muhammed aleyhisselâma salât okudukları gibi, İbrahim aleyhisselâma da salât okumasıdır. İbrahim aleyhisselâma, "Halil" isminin verilmesinin sebebi ile ilgili çeşitli rivayetler yapılmış olup, en muteberi; Allahü teâlâya karşı pek ziyade muhabbeti olması ve Allahü teâlânın rızasını ve muhabbetini celbeden ibâdet ve taatları yapması sebebiyledir. İbrahim aleyhisselâm İbranîce konuşurdu. İbranîce Arapçaya benzerdi. İbrahim ismi, İbranîce olup, manası; "Ebu Rahîm" yani "merhametli baba" demektir. İbrahim aleyhisselâm bütün insanlara karşı merhametli olduğu için bu isimle anıldı. İbrahim aleyhisselâmın, kumaş tüccarlığı ve ziraatle de meşgul olduğu rivayet edilmiştir. İnsanları doyurmak ve misafirlere ziyafet vermekten büyük haz duyardı. Sürüleri, koyunları ve sığırları sayılamayacak kadar çoktu. Bütün bunları insanların faydasına vakfetmiştir. Köy, kasaba ve şehirler imar etmiştir. Misafir, yolcu ve garipler için iki kapılı bir misafirhane yapmıştı. İçinde kışın kışlık, yazın yazlık elbiseleri ve daima yiyeceklerle dolu bir sofrayı hazır bulundururdu. Muhtaç kimseler bir kapıdan girer, karnını doyurur, istediği elbiseyi giyer ve diğer kapıdan çıkıp giderdi. Misafirhanede; yiyecek, içecek ve giyecekler eksildikçe tamamlardı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.