Hazreti Ömer, Eshâb-ı kirâmın en büyüklerinden ve Peygamberimizin ikinci halîfesidir. Hulefâ-i Râşidînden ve Aşere-i mübeşşereden yâni Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Dâimâ görüşünde isâbet kaydettiğii, doğru söylediği veya hakkı bâtıldan ayırdığı için "Fârûk" ismi verildi. İslâmdan önceki Mekke toplumunda doğup büyüyen Hazreti Ömer, soy kütüğü ilmini iyi bilirdi. Gençliğinde ata biner ve güreş yapardı. Hicaz bölgesinin o zaman en meşhur ve büyük panayırı olan Ukaz Panayırında defâlarca güreşte birinci oldu. Ayrıca hitâbetinin üstünlüğü ve ata binmekteki mahâreti meşhur olmuştur. Eğere dokunmadan ata binerdi. Sol elini sağ eli gibi iyi kullanırdı. Çok heybetli, cesur ve çok kuvvetliydi. Edebindan, hayâsından Resûlullah'ın huzûrunda o kadar yavaş konuşurdu ki, Peygamberimiz; "Yüksek söyle yâ Ömer, işitemiyorum." buyururdu. Peygamber efendimiz bir gün Hazreti Ömer ile Ebû Cehl'in bir yerde oturup, gizli gizli bir şeyler konuştuklarını gördü. O gece duâ edip; "Yâ Rabbî! Bu İslâm dînini Ömer ile yâhut Ebû Cehl ile kuvvetlendir." dedi. Peygamber efendimizin duâsı üzerine Hazreti Ömer Müslüman olmakla şereflendi. Müslüman olması şöyle oldu: Resûlullah'a peygamber olduğunun bildirilmesinin altıncı yılında, Resûlullah'ın amcası Hazreti Hamza îmâna gelince, Müslümanlar çok kuvvetlendi. Çok sevindiler. Bu iş Kureyş kâfirlerine güç geldi. İleri gelenleri toplandılar. "Muhammed'in adamları çoğalıyor. Bunu önlemeye çâre bulalım." dediler. Herbiri bir şey söyledi. Ebû Cehl; "Muhammed'i öldürmekten başka çâre yoktur. Bunu yapana, şu kadar deve, bu kadar da altın veririm." dedi. Ömer bin Hattâb yerinden fırladı. "Bu işi, Hattâboğlundan başka yapacak yoktur." dedip yola düştü. Yolda, Nuaym bin Abdullah'a rastladı. Nuaym; "Bu şiddet, bu hiddetle nereye yâ Ömer?" dedi. O da; "Millet arasına ikilik sokan, kardeşi kardeşe düşman eden Muhammed'i öldürmeye gidiyorum." dedi. "Yâ Ömer! Güç bir işe gidiyorsun. O'nun Eshâbı, çevresinde pervâne gibi dolaşıyor. O'na bir şey olmasın diye titreşiyorlar. O'na yaklaşmak çok zordur. O'nu öldürsen bile Abdülmutaliboğullarının elinden yakanı nasıl kurtarabilirsin?" dedi. Onun bu sözlerine çok kızıp kılıcına sarıldı. "Yâ Ömer! Beni bırak! Kardeşin Fâtıma ile zevci Saîd bin Zeyd'e git ki, ikisi de Müslüman oldu" dedi.