Her emri insanların faydasına

A -
A +

Allahü teâlâ, her şeyin sebebsiz, şartsız mâliki, hepimizin sâhibidir. Bütün insanlar, Onun mahlûku, kullarıdır. Kullarına verdiği her emri ve her şeyi istediği gibi kullanması, hep yerindedir ve fâidelidir. Bunda, zulüm, fesâd olamaz. Memûrlar, âmirlere, kullar sâhiblere emirlerin, işlerin sebebini soramaz. Bütün insanları Cehenneme koyup, sonsuz azâb yapsaydı, kimin birşey söylemeğe hakkı olabilirdi? Çünkü kendi yarattığı, yetiştirdiği mülkünü kullanıyor. Başkası yok ki, onun mülküne tecâvüz olsun ve zulüm denilebilsin. Hâlbuki, insanların kullandığı, öğündükleri mallar, mülkler, hakîkatte onların değil, hepsi Onundur. Bizim bunlara el uzatmamız, karışmamız, hakîkatte zulümdür. Allahü teâlâ, bu dünyanın düzeni için ve bazı fâidelere yol açması için, bunları bize mülk kılmış ise de, hakîkatte hepsi Onundur. O hâlde, bizim bunları, asıl sâhibinin mubâh ettiği, izin verdiği kadar kullanmamız yerinde olur. Peygamberlerin Allahü teâlâ tarafından bizlere haber verdikleri her şey ve her emir doğrudur. Kâfirlere ve iman ile gidenlerden âsîlere, mezârda kabir azâbı olduğunu, Muhbir-i sâdık "aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" haber vermiştir. Kabre konulunca, Münker ve Nekîr ismindeki iki melek gelip suâl soracaklardır. Kabir, dünya ile âhıret arasında bir köprü, bir geçit olduğundan, kabir azâbı bir bakımdan dünya azâblarına benziyor ki, sonsuz değildir. Bir bakımdan da, âhıret azâblarına benzer ki, âhıret azâbı cinsindendir. Mümin sûresinin, "Sabâh, akşam, ateş ile azâb olunurlar" meâlindeki kırkaltıncı âyet-i kerîmesi, kabir azâbını bildiriyor. Kabirdeki nimetler de, hem dünya, hem de âhıret rahatlıklarına benzer. İyi bir kimse, tâlihli bir insan, kusûrları, günâhları, lütuf ve ihsân ile af olunan ve yüzüne vurulmayan kimsedir. Eğer günâhı yüzüne vurulursa ve bunun için de, merhamet olunarak, yalnız dünya sıkıntıları çektirilip günâhları, böylece temizlenen kimse de, çok tâlihlidir. Bununla da temizlenmeyip, geri kalan günâhları için, kabir sıkması ve kabir azâbı çekerek günâhları biten, kıyâmet gününe, mahşer meydânına günâhsız olarak götürülen de, ne kadar çok tâlihlidir. Eğer böyle yapmayıp, âhırette de cezâlandırılırsa, yine insâftır ve adâlettir. Fakat o gün, günâhlı olan ve mahcûb ve yüzleri kara olan, ne kadar güç durumdadır. Fakat bunlardan, Müslüman olanlara yine acınacak, bunlar, sonunda yine merhamete kavuşacak, Cehennem azâbında, sonsuz kalmaktan kurtulacaklardır ki, bu da, ne kadar büyük nimettir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.