Resulullah efendimiz, tebliğ dönemi boyunca putperestliğin yerine tevhidi, zulmün yerine adaleti, düşmanlığın yerine kardeşliği, sürtüşmenin yerine dayanışmayı yerleştirmeye çalışmıştır. Doğruluk, nezaket, güvenilirlik, adalet, hoşgörü ve cömertlik gibi ahlâkî davranışlarıyla insanlara örnek olmuş. Buna karşılık kan davası, gasp, soygun, şiddet, intikam, kin beslemek, içki, kumar, hırsızlık, yetim malı yemek, yalan, gıybet, çekememezlik, koğuculuk gibi fert ve toplumun huzurunu bozan davranışlarla mücadele etmiştir. Bütün bu faaliyetlerinin sonucu olarak, Cenab-ı Hakk'ın bildirdiği emirler doğrultusunda, iktisadi, sosyal, kültürel ve ahlâkî alanlarda gerçekleştirdiği faaliyetler sayesinde "câhiliye" olarak nitelendirilen ve temel özellikleri bilgisizlik, putperestlik, kabile asabiyeti, zorbalık, zulüm, haksızlık, başıbozukluk, merkezî otoriteden yoksunluk, adaletsizlik, barış ve nizamdan uzak bir hayat, çocukları öldürmek, vahşiyane hareketler, kan davası gibi davranışlar olan bir dönemi kapatarak yerine barış ve huzurun hakim olduğu yepyeni bir toplum oluşturmuştur. Resulullahın vefatından sonra da Müslümanlar, onun uygulamalarını esas almışlar. Onun zamanında nüveleri oluşan yapıdan faydalanarak kısa süre sonra büyük bir medeniyet kurmuşlardır. Hazreti Peygamberin ilme ve öğrenmeye verdiği önem İslâm dünyasında ilmin ve ilim kurumlarının oluşmasına ve gelişmesine zemin hazırlamıştır. Sağlık ve temizliğe verdiği önem kişilere sağlığı koruma konusunda örnek olmasının yanında sağlık kurumlarının ve tıp bilimlerinin gelişmesine yol açmıştır. Aileye, akraba dayanışmasına ve akrabalar arasında yardımlaşmaya verdiği önem, aile kurumunun sağlam bir şekilde ayakta durmasının yanında, belki günümüzde bile büyük ölçüde olumlu etkisine şahit olduğumuz gelir düşüklüğü sebebiyle ortaya çıkabilecek bunalımların önlenmesine vesile olmuştur. Gayri müslimlere dînî serbestlik vermesi ile, farklı dînî inançtaki insanların bir arada yaşayabileceğinin en güzel örneğini göstermiştir. Bu davranışı ile ayrıca hoşgörünün gelişmesine öncülük etmiştir. Bu tutumu daha sonraki yüzyıllarda Müslümanlar için örnek olduğu gibi, öteki medeniyetler için de bir model teşkil etmiştir.