Her yer su altında!

A -
A +

Nuh aleyhisselam sular yükselmeye başladığında, oğlu Kenan'ı bir köşede gördü. Babalık ve peygamberlik şefkati ile son bir defa daha, bu asi evlada nasihat etti. İman etmesini söyleyerek buyurdu ki: "Ey oğulcuğum! Bizimle beraber gemiye bin ki, inananlarla beraber selamete eresin. Kâfirlerle beraber olma! Eğer kâfirlerle beraber olursan helâk olursun." "Ne iman ederim, ne de gemiye binerim. Bir büyük dağa sığınırım. O dağ beni, suda boğulmaktan korur." "Allahü teâlânın iman nasip etmekle rahmet buyurdukları hariç, bugün Allahü teâlânın azabı olan boğulmaktan koruyucu, kurtarıcı yoktur." Nuh aleyhisselam bundan sonra, Allahü teâlâya nidâ edip dedi ki: "Ya Rabbî! Oğlum Kenan benim ehlimdendir ve senin vaadin elbette haktır. Senin vaadinde değişiklik olmaz. Sen beni ve ehlimi suda boğmayacağını vaad etmişsin." Allahü teâlâ buyurdu ki: "Ey Nuh, o senin ehlinden, dininden değildir. Zira o salih olmayan bir amel sahibidir. O hâlde ilmine vâkıf olmadığın bir şeyi benden isteme!" Bunun üzerine Nuh aleyhisselam derhal şöyle dedi: "Ya Rabbî! İlmim olmayan şeyi senden istemekten, sana sığınırım. Eğer beni magfiret ve bana affınla rahmet etmezsen, ben ziyana düşenlerden olurum..." Tufan başlamıştı. Gökten âdetâ sel akıyor, yerden de su fışkırıyordu. Hem bu su, başka zamanlarda yağan yağmur suları gibi, tatlı değildi. Tadı acı olup, içenin midesini harap ederdi. Bunun normal bir yağmur değil, azap suyu olduğu, gayet açık ve aşikâr idi. Bu sular her tarafı kapladı. Gemide bulunanların haricinde hiçbir canlı mahluk kalmamak üzere hepsi boğuldu. Suların yükselmesinden, en yüksek dağlar bile su altında kaldı. Bu kadar büyük ve geniş bir su deryasında, dalgaların büyüklüğünü tarif etmek mümkün değildir. Bu tufan esnasında, Hz. Nuh'un gemisi emniyet ve selamet içinde, rahatça yol alıyordu. Nitekim Hud suresinin 42. ayet-i kerimesinde mealen buyuruldu ki: "O gemi, dağlar gibi dalgalar içinde yüzüp onları götürüyordu..." Gemi dağlar gibi dalgalar arasında, bütün dünyayı dolaştı. Her uğradığı yerde, yani şehirler üzerinden geçerken; "Bu şehir filan şehirdir. Tufandan sonra da burada filan şehir kurulacaktır" diye bir ses gelirdi. Mekke-i mükerremeye vardıklarında, gemi, Kâbe-i muazzamanın bulunduğu yerin etrafında, su üzerinde, yedi defa döndü. Böylece Kâbe-i muazzamayı tavaf etmiş oldular.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.