Hazreti Ebû Hüreyre anlatır: Bir gazâda aç kalmıştık. Resûlullah efendimiz bana buyurdu ki: - Yiyecek bir şeyler var mı? - Evet yâ Resûlallah! Torbamda bir miktar hurma var. - Onu bana getir! Getirdim. Mübârek elini torbama soktu ve bir avuç hurma alarak, yere serdiği mendil üzerine koydu ve bereket için duâ buyurdu. Orada bulunan Eshâb-ı kirâm gelip, ondan yediler ve doydular. Sonunda bana buyurdu ki: - Yâ Ebâ Hüreyre! Sen de bu mendildeki hurmadan bir avuç al ve azık torbana koy! Bir avuç aldım ve torbama koydum. Torbamda bu hurmalar hiç tükenmedi. Resûlullahın hayâtında ve daha sonra, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın hilâfetleri zamanlarında hem yedim, hem de ikrâm ettim. Yine bitmedi. Ne zaman ki, Osman-ı Zinnûreyn halîfe iken, şehîd edildi, azık torbam çalındı... * * * Ebû Hüreyre Medîne vâlisi iken odun demeti taşıyordu. Muhammed bin Ziyâd bunu tanıyarak, yanındakilere dedi ki: - Yol verin, emîr geliyor! Gençler, vâlînin böyle tevâzuuna hayret ettiler. Ebû Hüreyre onlara şöyle dedi: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Önceki ümmetlerde kibir sâhibi birisi, eteklerini yerde sürüyerek yürürdü. Gayret-i İlâhiyyeye dokunarak, yer bunu yuttu." "Merkebe binmek, yün elbise giymek ve koyunun sütünü sağmak, kibirsizlik alâmetidir." * * * Ebû Hüreyre şöyle anlatır: "Resûlullah efendimiz ile oturuyorduk. İçimizden birisi kalkıp gitti. Bunun üzerine denildi ki: - Yâ Resûlallah! Herhalde rahatsız olup gitti. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: - Arkadaşınızı gıybet ettiniz, etini yediniz.